islami hassasiyet
Perşembe, Haziran 08, 2006
  {islami-hassasiyet}::{ 2509 } Nerde Yanlış Yaptık
Gençliğin Patlama Noktası.


Bundan 8, bilemediniz 10 sene önce bir lisede yada ortaokulda iki öğrenci kavga etse birbirlerini yaralasa Türkiye ayağa kalkardı. Okul önlerinde, çevresinde gençlere tek tek sigara satanlara kıyasıya karşı çıkan, emniyet güçlerini uyaran, gereğinde kendini ortaya atarak kavga eden büyüklerimiz vardı.
Eğitimi sabah sekiz akşam üstü on beş saatleri ile sınırlı görmeyen ve liseyi bitirinceye kadar ana babalarımızla birlikte bizleri kollayan, bizleri kardeşi, evladı, bacısı gibi gören öğretmenlerimiz vardı.
   Öğrenci olmanın gerektirdiği sorumluluk, davranış ve etik kurallarını okuldan önce ailede, sokakta, sosyal çevrede öğrenen çocuklarımız vardı.Onları bu yaşam biçimini öğrenmeye ve yaşamaya zorlayan, bir nevi sözlü anayasa gibi dayatan bir toplumumuz vardı.
   Okula giden çocuğun en ufak bir olumsuzluk teşebbüsü; "Bir de öğrenci olacaksın, öğrenci böyle mi davranır?" türü sözlerle bertaraf edilir, çocuk öğrenci olmayı, "ÖRNEK İNSAN OLMAKLA" bağdaştırarak gelişimini tamamlardı.
 
okumanız için

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2508 } Kanyon...



Kanyon...

Yasai katsu curry.
Ebi raisukaree.
Yaki udon.
Moyashi soba.

Nedir bunlar?
"Karateci" diyenler, bilemedi.

İstanbul'da yeni açılan Kanyon alışveriş merkezi var ya... Onun içindeki restoranlardan birinin mönüsü bu...
"Pilav, mantarlı tavuk, kabak" falan demek istiyor.

Merak ettim, gezdim Kanyon'u.
Amerika'da mıyız, Japonya'da mıyız, İtalya'da mı, anlamadım...
Türkiye olmadığı kesin.

Asabım bozuldu, sigara içeceğim.
Oturdum bir yere...
Şöyle yazıyor duvarda.
"Kahvelerimiz Peru orijinli, Villa Rica çekirdeklerinden hazırlanmaktadır."
Aferin.

Garson
yanaşıyor, sipariş vereceğim...
- Sıcak içeceklerden ne var?
- Espresso, decaffeinate, cappuccino, latte macchiato, cafe au lait, hot milk, hot chocolate, green tea, peppermint, chamomile flowers...
- Türk kahvesi yok mu?
- Maalesef.
- Su rica edeyim o zaman.
- Normal mi, San Pellegrino mu?
- Dizel olsun...

Abartmıyorum... Çıldırırsınız.

Mağazalara bakıyorum.
Havaya giriyor insan.
Şeytan diyor, dal içeri, "how much" diye sor...

Çünkü sağımda Angelo Nardelli, Bally, Bashqua, Carnevale, Perigot, Haaz.
Solumda Fornarina, Guess, So chic, Murphy&Nye, Patrizia Pepe, Swarovski.
Önümde Scabal, Thomas Pink, Birkenstock, Cesare Paciotti, Furla, Shisly.
Arkamda Mom-to-be, Only, Mandarina Duck, Vetrina, Kaloo, Via Pelle...

"Allahım
ben neredeyim" diye düşünüyordum ki...
Sinemayı gördüm.
"Mars Cinema" yazıyor.
E Mars olabilir.
Başta demiştim... Türkiye olamaz.

Bu saatten sonra da, hiç kimse çıkıp, "tekstilimiz şöyle ilerledi, böyle atılım yaptı" filan demesin bana...
İlaç için bir tane Türk markası yok.
Sadece Başbakan'ın kankası, sponsor Remzi'nin mağazası var.
Onun da adı, Ramsey.

Özetle...
Hani hep konuşuluyor ya, "hayatımız ithalat oldu, cari açık patladı" diye...
Cümleten hayırlı olsun.
Cari açığın, artık alışveriş merkezi de var.

-alıntı-

 

 

__._,_.___
.

__,_._,___


--
http://www.geocities.com/sahra179/malcolmx.swf

(¯`v´¯)
`*.¸.*´ Malcolm
¸.•´¸.•*¨)  X  ¸.•*¨)
    (¸.•´ (¸.•´ .•´ ¸¸.•¨¯`•.•´*~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2511 } SAADET-� EBED�YYE G�venilir bir kaynak m�
saadet-i ebediyye�den �felaket-i ebediyye ye

Mustafa �slamo�lu

hlas�tan �iflas�a nas�l geldik?� demeyin. Siz daha �nce �saadet-i ebediyye�den �felaket-i ebediyye�ye nas�l geldi�imize bak�n. Bak�n Saadet-i Ebediyye yazar�, Tekbir�imize �l�ms�z bir beste yapan Itri�mize nas�l �amur at�yor:

�Itri Efendi bir din �limi de�ildi. Me�hur Beethoven gibi bir musiki �stad� idi. �sl�m tekbirini seg�h makam�nda bestelemekle �sl�miyyet�e bir hizmet yapmam��, dine bir bid�at kar��t�rm��t�r. (...) �nsanlar na�menin kulaklara ve nefse olan tesirine kap�l�p tekbirin manas� ve kalbe ve ruha olan tesiri kaybolmu�tur.�

Breh, breh, breh... Ya, i�te b�yle. �hlas�n bu kadar�na da pes do�rusu. Adama sormazlar m� bu nas�l perhiz b�yle; �Tekbir�le ba�lay�p da �oynama ��k�d�m ��k�d�m�la bitiyor, diye?


Felaket-i Ebediyye�nin �amurundan, y�zy�l�n y�zak� Mehmed �kif�imiz de pay�n� al�yor. O, baz� �iirleriyle �imanl� kalplerde nefret has�l etmekte� imi� (s. 1115), iyi mi?

Bu tayfa kimlere hakaret etmiyor ki; �bn Teymiyye, Aliyy�l-Kari, �bn Kayy�m, Birgivi, Cemaleddin Efgani, Abduh, Seyyid Kutub, Mevdudi ve daha bir�ok �sl�m �limi...

Hani �u Evliyalar Ansiklopedisi isimli ��limlere k�f�r ansiklopedisi�ni hat�rlay�n (Evliya�n�n �o�ul oldu�unu, �o�ulun �lar� eki almayaca��n� bir �mam-Hatipli de bilir ya, ge�elim). M�sl�manlar�n paralar�ndan �nce tarih� de�erlerine ihanet ettiklerinin belgesidir o.
Haline bakmadan h�l� �sl�m�
n y�z aklar�na �amur atan bu tayfan�n son marifeti �M�sy� Hamidullah� tekfirine gelelim. Gazetelerinin 17 �ubat Pazar g�nk� bir k��e ba�l��� bu: �M�sy� Hamidullah Kimdir?� (Bu sorunun do�rusu �Mistir M�cahid Kimdir?� olmal�yd�?) Verdi�i cevaba g�re Hamidullah (ha�a, binlerce ha�a) M�sl�man de�ilmi�.

Evet, M�sl�manlar�n paras�, bu tayfan�n en son ihanet etti�i �eydir.





Join Excite! - http://www.excite.com
The most personalized portal on the Web!

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2506 } sınav kaygısını böyle aşın!
Heyecanı, kaygıyı, stresi bir kenara bırakıp, sınav engelinin ötesindeki hedeflere konsantre olunması öneriliyor.

Uzmanlar, ögrenciler için yaklaşan üniversite sınavları ile birlikte artan sınav kaygısının, başarısızlıklara ve yıl kayıplarına sebep olmaması için uyarıda bulunuyor.

Hisar Intercontinental Hospital Psikiyatri Uzmanı Çağatay Karşıdağ"ın sınav kaygısı ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

SINAV KAYGISI NEDİR? NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?

Dünyadaki en doğal kaygılardan biri sınav kaygısı. Önemli olaylardan, özellikle de sınanıyor olduğunu bildiği ve bir performans göstermesi beklenen mücadelelerden önce insanlar, değişen düzeylerde sinirlilik ve gerginlik hali yaşarlar. Bu anksiyete, kişinin kendisini bazen olayın büyüklüğünden bile daha kötü hissetmesine neden olabilir.
okumanız için
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2504 } Risalei Nur,dan,HAŞİR BAHSİ

Haşir Bahsi

İHTAR:

(Şu risalelerde teşbih ve temsilleri, hikâyeler sûretinde yazdığımın sebebi; hem teshil, hem Hakaik-i İslâmiyye ne kadar makul, mütenasib, muhkem, mütesanid olduğunu göstermektir. Hikâyelerin mânâları, sonlarındaki hakikatlerdir. Kinaiyyat kabilinden yalnız onlara delâlet ederler. Demek, hayalî hikâyeler değil, doğru hakikatlerdir.)

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

فَانْظُرْ اِلَى آثَارِ رَحْمَةِ اللّهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَآ
اِنَّ ذَلِكَ َلمُحْيِى اْلمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Birader, Haşir ve Âhireti basit ve avâm lisanıyla ve vâzıh bir tarzda beyânını ister isen, öyle ise şu temsilî hikâyeciğe nefsimle beraber bak, dinle:

Bir zaman iki adam, Cennet gibi güzel bir memlekete (şu dünyaya işarettir) gidiyorlar. Bakarlar ki: Herkes ev, hâne, dükkân kapılarını açık bırakıp muhafazasına dikkat etmiyorlar. Mal ve para, meydanda sahibsiz kalır. O adamlardan birisi, her istediği şeye elini uzatıp, ya çalıyor, ya gasbediyor. Hevesine tebaiyyet edip her nevi zulmü, sefaheti irtikâb ediyor. Ahali de ona çok ilişmiyorlar. Diğer arkadaşı ona dedi ki:

“Ne yapıyorsun? Ceza çekeceksin; beni de belaya sokacaksın. Bu mallar mîrî malıdır. Bu ahali çoluk çocuğuyla asker olmuşlar veya memur olmuşlar. Şu işlerde sivil olarak istihdam ediliyorlar. Onun için sana çok ilişmiyorlar. Fakat intizâm şediddir. Pâdişahın her yerde telefonu var ve memurları bulunur. Çabuk git, dehâlet et” dedi. Fakat, o sersem inad edip dedi:

“Yok, mîrî malı değil, belki vakıf malıdır, sahibsizdir. Herkes istediği gibi tasarruf edebilir. Bu güzel şeylerden istifâdeyi men'edecek hiçbir sebeb görmüyorum. Gözümle görmezsem inanmayacağım” dedi. Hem feylesofane çok safsatiyatı söyledi. İkisi arasında ciddî bir münazara başladı. Evvelâ o sersem dedi:

“Pâdişah kimdir? Tanımam..”

Sonra arkadaşı ona cevaben: “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz; sahibsiz olamaz. Bir harf kâtibsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki; nihayet derecede muntâzam şu memleket Hâkimsiz olur? Ve bu kadar çok servet ki, her saatte bir şimendifer (Haşiye) gaibden gelir gibi kıymettar, musanna mallarla dolu gelir. Burada dökülüyor gidiyor. Nasıl sahibsiz olur? Ve her yerde görünen ilânnameler ve beyânnameler ve her mal üstünde görünen turra ve sikkeler, damgalar ve her köşesinde sallanan bayraklar nasıl mâliksiz olabilir? Sen anlaşılıyor ki, bir parça firengî okumuşsun. Bu İslâm yazılarını okuyamıyorsun. Hem de bilenden sormuyorsun. İşte gel, en büyük fermanı sana okuyacağım.”

O sersem döndü dedi:

“Haydi pâdişah var; fakat benim cüz'î istifâdem O’na ne zarar verebilir. Hazinesinden ne noksan eder? Hem burada hapis mapis yoktur, ceza görünmüyor.”

Arkadaşı ona cevaben dedi:

“Yahu şu görünen memleket bir manevra meydanıdır. Hem sanayi-i garibe-i sultaniyyenin meşheridir. Hem muvakkat temelsiz misafirhaneleridir. Görmüyor musun ki, her gün bir kafile gelir, biri gider, kaybolur. Daima dolar boşanır. Bir zaman sonra şu memleket tebdil edilecek. Bu ahali başka ve daimî bir memlekete nakledilecek. Orada herkes hizmetine mukabil ya ceza, ya mükâfat görecek.” dedi.

Yine o hain sersem, temerrüd edip: “İnanmam. Hiç mümkün müdür ki, bu memleket harab edilsin; başka bir memlekete göç etsin.” dedi. Bunun üzerine emin arkadaşı dedi:

“Mâdem bu derece inad ve temerrüd edersin. Gel, had ve hesabı olmayan delâil içinde “Oniki Sûret” ile sana göstereceğim ki: Bir mahkeme-i kübrâ var, bir dâr-ı mükâfat ve ihsan ve bir dâr-ı mücâzât ve zindan var ve bu memleket her gün bir derece boşandığı gibi, bir gün gelir ki, bütün bütün boşanıp harab edilecek.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  {islami-hassasiyet}::{ 2502 } Borsada Faiz Artırımının Etkileri İzlenecek
Hafta başından bu yana düşüş yönünde hareket eden İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), desteklerini teker teker kırarak 37 binin altına geriledi.

 

okumanız için



--
EkonomisT

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2501 } İş Çevreleri Faiz Kararından Memnun
 Merkez Bankası'nın dün aldığı 'şok' faiz artırım kararı iş çevreleri tarafından genelde olumlu karşılandı.

 

okumanız için



--
EkonomisT

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2500 } Türkiye'de petrol yok diyenlere ithaf olunur
Sınırda 2 kuyuda daha petrol çıktı
Mardin'in Nusaybin İlçesi Suriye sınırı yakınlarındaki mayınlı arazide açılan 2 kuyuda yapılan sondaj çalışmalarında petrole ulaşıldı. Mayınlar temizlenince aramalar genişleyecek.
08 Haziran 2006 11:35
Yazı boyutunu büyütmek için            

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nca (TPAO), 7 ay önce Mardin'in Nusaybin İlçesi yakınlarındaki mayınlı arazilerde açtığı 5 kuyudan Batı Kozluca'daki 3 kuyuda bir süre önce petrol bulunmasının ardından Sınırtepe ve Çamurlu'daki kuyularda yapılan sondaj çalışmalarında da petrole ulaşıldı.

TPAO Batman Bölge Müdürlüğü yetkilileri, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mayınlı arazide açılan Batı Kozluca'daki 3 kuyuda bir süre önce yapılan sondaj çalışmalarında 12-13 gravitede petrol bulduklarını hatırlatarak, sondaj çalışmalarında Çamurlu'daki kuyuda 12 ve Sınırtepe'deki kuyuda ise 16 gravitede petrol bulduklarını söyledi.
Mayınlı arazilerin temizlenmesini beklemeden petrol arama çalışmalarına başladıklarını ve açtıkları 5 kuyuda da petrol bulduklarını vurgulayan yetkililer, "Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesinin ardından büyük kulelerle bu bölgede petrol araması yapacağız. TPAO, zaten daha önce sınıra yakın kesimlerde petrol çıkarıyordu. İlk kez mayınlı arazide petrol üretimi gerçekleştiriyoruz. Sınırtepe-1 kuyusunda bin 350 metrede 16 graviteli petrol bulduk. Bu kuyudan günlük 300 varil üretim yapıyoruz" dediler.

-PETROL ÜRETİMİ YÜKSELDİ-

Yetkililer, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Batman Bölge Müdürlüğü'nce yapılan petrol üretiminde, bir önceki yıla oranla yüzde 25 artış olduğunu söylediler.

Yetkililer, geçen yıl günlük 16 bin varil petrol üretilen bölgede açılan yeni kuyularda üretime başlanması, eski kulelerin yerine teknolojik yönden gelişmiş kulelerin monte edilmesiyle petrol üretiminde artış olduğunu kaydettiler.



AA

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
Çarşamba, Haziran 07, 2006
  {islami-hassasiyet}::{ 2499 } Müslüman Kadınları ve Tesettürü Yeniden Düşünmek

(Alıntı)

 

Müslüman Kadınları ve Tesettürü Yeniden Düşünmek
önceki kitap sonraki kitap


“1991 yılında televizyonda Türk kadınlarının tesettüre dönüyor olduklarını gösteren bir haber izlemiş, çok şaşırmış ve onlar adına üzülmüştüm. İçimden, ‘Zavallılık’ diye düşünmüştüm, ‘kültürleri bu kadınların beyinlerini yıkıyor. Birçok Batılı gibi, İslâm’ın kadınları baskı altında tuttuğuna ve tesettürün de bu baskının sembolü olduğuna inanıyordum. Bundan dört yıl sonra, aynen o baskı altındaki kadınlar gibi giyinmeye başlayınca, kıyafetimin bir dükkanın camekanına yansıyışını gördüğümde yaşadığım şaşkınlığı tasavvur edebilirsiniz...

Katherine Bullock’un kendi ifadesiyle, ‘önce İslâm’dan nefret etmeyi, sonra ona saygı duymaya başlamayı, sonra ona ilgi duymayı, ve en sonunda onu kabul etmeyi’ içeren manevî yolculuğunda, tesettür ‘kilit nokta’yı oluşturur. İslâm’ı seçmeye karar verdiğinde, Anglo-Sakson kökenlere sahip bir Avustralyalı olarak Toronto Üniversitesi’nde doktora yapmaktadır ve İslâm’dan önce, İslâm’ı seçerken, ve de örtünmeye karar verdikten sonra edindiği izlenimler onu doktora tezini ‘tesettür’ üzerine yapmaya yöneltir.

Dr. Bullock’un Karakalem Yayınları tarafından Türkçe’ye kazandırılan Müslüman Kadınları ve Tesettürü Yeniden Düşünmek başlıklı kitabı, onun doktora çalışması esnasında başlayan tesettür araştırmalarının sonuç ve bulgularını bize sunuyor.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  {islami-hassasiyet}::{ 2498 } Karpuz diyetiyle 1 haftada 1 beden küçülün !
Avrupalı diyet uzmanlarının "son dakika diyeti" olarak adlandırdıkları karpuz diyetiyle 1 haftada bir beden küçülmenin mümkün olduğu bildirildi.
Sıcak havalarda terle birlikte vücuttan atılan su ve mineral kaybını karşılamak için bol bol tüketilen karpuz, hızla kilo vermek isteyenler için de ideal bir meyve olarak gösteriliyor. 1 haftalık uygulama ile 2 kilo verip bir beden küçülmenin mümkün olduğu karpuz diyeti günde 3 ana öğün ve 2 ara öğünden oluşuyor.  Biftek, kuşbaşı et, yumurta ve ekmeğe kadar bir çok gıdanın da yer aldığı karpuz diyeti gün gün şöyle uygulanıyor:
 
okumanız için
http://forum.nuvegroup.com/index.php?topic=754.msg1567;topicseen#new

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2494 } slm
 
misyon.gif 
vizyon.gif
GencYaklaşım dergisinin haziran sayısı cıktı
tüm yeniasya bayilerinde okuyun pişman olmıyacaksınız..

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  {islami-hassasiyet}::{ 2492 } Güvenilir Bir Adres
Merhabalar
 
İnernet üzerinden alış veriş yapanlara güvenilir ve ucuz ürün satan bir adres.. ben memnun kaldım umarım sizde beğenirsiniz..
 
http://www.teknolojimarketin.com
 
 
 

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
Salı, Haziran 06, 2006
  {islami-hassasiyet}::{ 2491 } İMANIN ESASI

İmanın Esası

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

(Allah Resulü Muhammed (s.a.v.)'e Uymadıkça Küfrün Bataklığından Kurtulmak Hiç Kimsenin Haddi Değildir. ) 

İmanın esası; Allah'a, Meleklere, Kitaplara, Peygamberlere ve ahiret gününe inanmaktır. Allahü Teala imanın ölçü basamaklarını şöyle sıralıyor Kur'anda mealen:

“Dediler ki: “Yahudi ve Hıristiyan olun ki doğru yolu bulaşınız.” De ki: “Doğru yola yönelmiş olan ve Allah'a ortak koşanlardan olmayan İbrahim'in dinine uyarız. Allah'a, bize verilen kitaba, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa 'ya verilene, Rableri tarafından elçilerine verilenlere inandık. Onları birbirinden ayırd etmeyiz. Biz O'na teslim olanlarız!” 

“Sizin inandığınız gibi inanmış olsalar, elbette ki doğru yolda olurlar. Yüz çevirirlerse, elbette ki onlar çıkmazlara girerler. Onlara karşı Allah sana yeterlidir. O hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir.” (Bakara: 136-138) 

Bir başka ayet-i celilede 

“Peygamber ve müminler, ona Rabbinden indirilene iman etti. Hepsi, Allah'a, Meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. “Peygamberler arasından hiç birini öbüründen ayırd etmeyiz. Ey Rabbimiz işittik ve itaat ettik! Affını dileriz. Dönüş sadece sanadır” derler.” (Bakara:285)

Bakara suresinin başlarında, müminlerin hem Kur'an, hem de daha önce indirilen kitaplara inandıklarını belirtiyor ve mealen deniliyor ki:

“Elif, Lam, Mim. Bu Allah tarafından gönderildiğinde hiç şüphe olmayan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren Kitaptır. Onlar, her şeyi bilemeyeceklerine inanırlar, namazlarını gereği gibi kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan da yerli yerince harcarlar. Onlar sana indirilen kitaba da, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete sadece onlar görmüş gibi iman ederler. İşte Rablerinin yolunda olanlar ve umduklarına kavuşmuş olanlar da bunlardır.” (Bakara: 1-5) 

İmanın şartlarından biri olmaya layık bir telakki daha vardır:

Hz. Muhammed'in nebi ve Resuller zincirinin son halkası olduğuna, ondan sonra Nebi ve Resul gelmeyeceğine, Allah'ın onu cin ve insanların hepsi için Resul olarak gönderdiğine iman etmek (inanmak). Böyle bir inanç da gereklidir Müslüman için.

Allah Resulünün getirdiği gerçeklere inanmayanlar (iman etmeyenler) asla mümin olamazlar, nerede kaldı ki Allah'ın dostu olsunlar.

Onun getirdiğinin bir kısmına inanmak, bir kısmını ise inkar etmek, apaçık bir küfürdür.

Nitekim Allah-ı Teala mealen şöyle buyurmaktadır:

“Allah'ı ve peygamberi inkar eden Allah'la peygamberin arasını ayırmak isteyen, ona indirilenin bir kısmına inanırız, bir kısmına da inanmayız diyerek, ikisi arasında bir yol tutmak isteyen yok mu, işte onlar gerçekten kafir olmuşlardır. Kafirlere ise, çok azab verici ateş hazırlanmıştır.”

“Allah'a ve peygamberlerine iman edip onlardan hiçbirisini öbüründen ayırmayanlar var ya, işte Allah onlara mükafatlarını verecektir. Doğrusu Allah çok bağışlar ve yegane merhamet sahibidir.” (Nisa: 151)

Allah'ın Resulüne inanmak (iman etmek);

O'nun Allah ile insanlar arasında, ilahi emirleri yasakları, vaadleri, vaidleri, helali, haramı açıklamada bir aracı olduğuna kesin bir biçimde içten inanmaktır. (iman etmektir).

Helal, Allah'ın helaldir dediği, böyle olduğuna dair ayetler indirdiği şeylerdir.  

Haram ise, Allah ve Resulünün yasakladığı şeylerdir.

Din, Allah'ın kendine Resul seçtiği Hz. Muhammed'e bildirdiği dosdoğru bir yaşantı biçimidir. (meşru din sadece Allah ve Resulünün meşru saydığı (teşri kıldığı) şeydir) Bunun ötesinde, bundan başka bir hayat düzeni aramak, boşuna uğraşmaktır.

Bir kimse, velilerden herhangi birinin, Allah Resulünün belirtmediği biçimde kurduğu yolla, Allah rızasına nail olacağını, Allah'ın dosdoğru yolunda bulunacağını düşünür itikad ederse, gerçekten o kişi, şeytanın dostu bir inkarcı / Kafir olur.

Yüce Allah'ın;

- şu varlığı ve içindeki mahlukatı yaratması,

- onlara yaşamaları için rızıklar vermesi,

- insanların dualarını kabul buyurması,

- kalblerinde doğru yola gelmeleri için ışıklar saçması,  

- düşmanlarına karşı onlara yardımda bulunması ve bütün bunlardan başka zararları önleyen, menfaat kapılarını açan nice nice yollar göstermesi,

O'nun yüce varlığına ait özel işlerdir. O dilediği gibi sebepler halkeder, böyle durumlarda peygamberler bir vasıta olarak araya girmez.

Allah'ın bu kadar geniş nimetlerine layık görülen bir insan, zühd ve ibadetin, ilim ve hikmetin hangi derecesinde bulunursa bulunsun, Allah Resulünün getirdiği ilahi prensiplerin bütününe inanıp (iman edip) ona göre davranmadıkça (amel etmedikçe) asla mümin olamaz. Allah'ın dostluğunu ise mümkünü yok kazanamaz.

Yahudi ve Hıristiyanların ruhban kaynaklı başkanları ve aziz saydıkları da bu durumda olan talihsizlerdir. Arab Türk, Hind müşriklerinden, ibadete tevessül edenler de aynen böyledir.

Yani herkesin, kendi inandıkları dinlerine uygun ibadet ve taatları vardır, fakat asla müminler sıfatını kazanamamışlardır.

Allah Resulü Hz. Muhammed'e uymadıkça küfrün bataklığından kurtulmak hiç kimsenin haddi değildir.

Nitekim, Fars şahlarından bazıları kendilerini Allah'ın en halis veli kulları saymışlardır.

Yunanlı filozof Aristo ve benzeri felsefe ilminin büyükleri, düşüncede ve tefekkürde çok ileri gitmelerine rağmen, putlara ve yıldızlara tapmaktan kendilerini kurtaramamışlardır.

Aristo, Milattan üç asır önce yaşamış, Makedonya'lı Filip'in oğlu İskender'e vezirlik ve danışmanlık yapmıştır. İskender ona, ayrı olarak, bir de Roma ve Yunan tarihi yazdırmıştır. Bu İskender, Allah'ın Kur'an'da belirttiği İskender değildir. Haktan bazıları öyle sanırlar ve Aristo ile İskender'in nasıl olur da birbiriyle anlaştıklarına şaşıp kalırlar. Ne kadar garibdir ki, İbni Sina ve arkadaşları da böyle olduğuna inanmışlardır.

Allah Resulü Hz. Muhammed'e inanmayan bir kısım hakim ve zahidler (ne biçim zahidlerse bunlar) bazı harika işler yapmışlarsa da, yaptıkları hakka yakın işler değildir. Kehanet ve sihir cinsinden efsun ve aldatmalardır. Şeytanın ortaya koyduğu tuzaklardır.

Yüce Allah buyuruyor ki:“De ki: “Şeytanın kime indiğini size haber verelim mi Onlar günahkar iftiracıların hepsine iner. Bunlar şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu yalancıdır.” (Şuara: 221)

İşte bunlardan mükaşefe ve daha başka harikulade şeyler arkasında koşanların hiçbiri Allah Resulünün getirdiği gerçeklere uymadıkça yalancıdan başka bir şey olamazlar. Kendilerini, fuhuştan, fücurdan, şirk ve zulümden, sapıklıktan asla kurtaramazlar. Şeytan onların daima üzerlerine gelir ve yakınları olur. Onun için bunlar şeytanın dostu olurlar, Allah'ın değil.

Yüce Allah buyuruyor ki: “Rahman olan Allah 'a göz yuman kimseye bir şeytan bağlarız ki, o, onun en yakın arkadaşı olur. Şüphesiz ki şeytanlar bunları doğru yoldan alakoyarlar. Bunlar da kendilerinin doğru yola ulaştıklarını sanırlar.” (Zuhruf: 36)


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  {islami-hassasiyet}::{ 2485 } BU SORULARI KENDİN CEVAPLA EMİN ÇÖLAŞAN!!!


---------- Forwarded message ----------
From: Serdar Uzunal <serdaruzunal@yahoo.com>
Date: 06.Haz.2006 13:39
Subject: [TurkIdea] BU SORULARI KENDÝN CEVAPLA EMÝN ÇÖLAÞAN!!!
To: "serdaruzunal@yahoo.com" <serdaruzunal@yahoo.com >

06.Haziran.2006   
www.sonsaniye.net BU SORULARI KENDİN CEVAPLA EMİN ÇÖLAŞAN!!!

Becerikli gazeteci Emin Çölaşan'ın kendisini Maliye Bakanlığı'na ihbar etmesi tam manasıyla komedidir. Milletin gözünün içine baka baka içi boş mertlik oyunu sergeliyior. İhbar dilekçesiyle vatandaşa benim verilemeyecek hesabım yoktur mesajı vermeyi amaçlıyor.

Emin Çölaşan bu soruları cevapla...



1- Bankalarda siz ve aile bireyleriniz adına 01.01.2002 tarihi ile 06.06.2006 tarihleri arasında toplam kaç ABD ve YTL giriş çıkışı olmuştur. Bu tarihler arasındaki para hareketliliğinin tutarı ABD doları ve YTL cinsinden nedir?
2- B u tarihler arasında adınıza kaç ayrı hesap açılmıştır ve kapanmıştır. Halen kaç hesabınız mevcuttur.
3- 01.04.2006 tarihi itibariyle tüm hesaplarınızda toplam kaç ABD doları ve YTL vardı. 06.06.2006 tarihi itibariyle kaç ABD doları ve YTL kalmıştır?
 
**************************************************************************************************
06.Haziran.2006   
www.sonsaniye.net KIRMIZI ÇİZGİ DERGİSİ'NİN AÇIKLAMASI...

Kırmızı Çizgi, Çölaşan'dan bağış değil, ne kadar serveti olduğunu açıklamasını istemektedir! Türkiye'nin becerikli gazetecisi Emin Çölaşan, Kırmızı Çizgi Dergisi'nin, "Minik Kuşun Emin Çölaşan'a ihaneti: Çölaşan'ın 9 milyon dolarlık banka hesapları" iddialı haberinde hedef saptırmaya devam etmektedir.

Becerikli gazeteci, 2002-2006 yılları arasında eşi Tansel Çölaşan ile birlikte banka hesaplarında, ne tutarda Yeni Türk Lirası (YTL) ve Amerikan Doları (ABD) cinsinden para hareketliliği olduğunu halen açıklamaktan kaçmaktadır. Köşesinde, "hiçbir dönem utanılacak bir yanım olmadı" diyen, becerikli gazeteci Emin Çölaşan, "buyurun hesaplarım son kuruşuna kadar incelensin" demek cesaretini halen gösterememiştir. Çölaşan, bunun yerine, bir haftadan beri kaleme aldığı yazılarında, "bireylerin banka hesapları gizlidir yasası"nın arkasına sığınarak asıl "özneyi" (bankalardaki para hareketliliğini) ustaca gizlemeye çalışmaktadır. Çölaşan, Bugün Gazetesi'ne yaptığı açıklamada, Kırmızı Çizgi Dergisi'nin ortaya çıkardığı, Off-Shore hesabını, "o dönem yasaldı" diyerek kabul etmiştir. Parasını Türkiye dışına çıkardığını da… Kırmızı Çizgi, Çölaşan'dan bağış değil, ne kadar serveti olduğunu açıklamasını istemektedir! "Yarası olan gocunur. Kendi adıma söylüyorum. Allah'a bin şükür, ömrüm boyunca maddi ve manevi açıdan en küçük bir açığım, utanılacak bir yanım olmadı (2 Haziran 2006)" ifadesini kullanan Becerikli Gazeteci'den kamuoyu, söz konusu yıllar içindeki para hareketliliğini kamuoyuyla paylaşmasını beklemektedir. Çölaşan ilk defa söz vermiyor Çölaşan, 4 Haziran 2006 tarihli köşe yazısında, "Banka hesaplarımda bu miktar paranın bulunduğunu her kim kanıtlarsa, 9 milyon doların (!) tümünü kendisine vereceğim" ifadesini kullanmıştır. Ancak, bu tür durumlarda gazetecilikten ayrılacağı veya yazdığı iddialı bir köşe yazısından sonra özür dileyeceği yönündeki ilk meydan okuması değildir becerikli gazeteci Çölaşan'ın. Yaklaşık 3 yıl öncesine dönelim… Tarih 11 Eylül 2003… Emin Çölaşan, köşesinde Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, "Paradan 6 sıfır atılacak" sözleriyle uzunca bir dalga geçtikten sonra iddialı şu sözleri tarihe not düşmüştü: "Eğer yaşar da 2004 yılı sonunu görürsek ve Törkiş liradan 6 adet sıfır atılmış olursa, ben bu hükümetten burada ertesi günkü yazımda özür dilemeyi görev bilirim. Sıfırlar aynen duruyorsa, acaba onlar toplumdan özür diler mi?" Paradan sıfır atılmıştır; ancak Sayın Çölaşan halen "özür" dilememiştir.
 
Kırmızı Çizgi Genel Yayın Yönetmeni Muhammet Kutlu
************************************************************************************************
Nuh Gönültaş
05.Haziran.2006   
Nuh Gönültaş Şans, kader, kısmet...

Türk Basınının "en ahlakçı" yazarı Emin Çölaşan'ın malvarlığı hakkındaki iddialarla ilgili olarak yazdığı "Bağışlıyorum, helal ediyorum" başlıklı yazısında dikkatimi çeken bir nokta var.



Kimse iddia etmiyor bu sefer, kendisi yazıyor!

Meğer Emin-Tansel Çölaşan çiftinin Yalova'daki evleri 1999 depreminde yıkılmış. Devlet ise yıkılan evlerin yerine yenilerini yapmış ve evi yıkılanlara kura ile bu evleri dağıtmış. Bu kurada Çölaşan ailesine de bir ev çıkmış!

Olay bu. Kendisi Pazar günkü yazısında şöyle ifade etmiş bu konuyu:

"...Devam ediyoruz: "Ayrıca Tansel Çölaşan'ın Geyikdere köyünde 104 ada 1 parselde yazlığı bulunuyor." Yazlık dedikleri ev, deprem evi. 1999 depreminde Yalova'da yıkılan evimiz için devlet tarafından deprem mahallesinde yaptırılıp kurayla ve parasıyla verilen, sadece iki odadan oluşan ev!..." (Hürriyet, 4 Haziran 2006, Hurriyet)

Şimdi... Bu "Kura ile" sözcüğü bana Emin Çölaşan'ın 2 Mayıs 2006 tarihinde yazdığı "Şans-kader-kısmet" başlıklı yazısını hatırlattı. Söz konusu yazıda Çölaşan, Mehmet Köşker adlı bir gazeteciye İGDAŞ'da çekilen kura ile otomobil çıktığını yazmış ve Yenişafak ve Bugün Gazeteleri'nde çalışmış bu gazeteciye belediyenin, İGDAŞ'ın torpil yaptığını ima etmişti. Bir noktayı da gözlerden saklayarak. Mehmet Köşker adlı gazeteci daha önce beş yıl Hürriyet Gazetesi'nde çalışmıştı.

Hürriyet'te bu yazıyı otomobilin teslimi sırasında çekilmiş fotoğraf eşliğinde manşetten "Tamamen tesadüf" başlığı ile vermişti. Fotoğrafta Köşker ve eşi vardı ve eşinin başı örtülüydü. Eğer eşinin başı örtülü olmayan bir gazeteci olsaydı, Ne Emin Çölaşan bu olayı yazardı, ne de Hürriyet Manşete çekerdi.

Bakın bu olay için şunları yazmış Çölaşan:

"Peki kimdi Mehmet Köşker? Fethullah'ın Zaman Gazetesi'yle birlikte AKP iktidarının en büyük övücüsü olan Yeni Şafak Gazetesi var ya!.. Oranın haber müdürü idi. Doğrusunu isterseniz sayfalarında iktidara övgüler düzerek AKP'ye yararlı hizmetlerde bulunmuştu. Sonra aynı çizgide görev yapan Bugün Gazetesi'ne geçmişti. Haber müdürlüğünü aynı doğrultuda orada sürdürüyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP'li. İGDAŞ yönetimi AKP'li. Gazeteci Mehmet Köşker kardeşimiz de elbette öyle.

Ancak bütün bu saydıklarım, elbette ki otomobil armağanında torpil olduğu anlamına gelmiyor. Bunlar dini bütün adamlar! Kimseyi kollamazlar, yetimin hakkını, belediyenin parasını eşe dosta, partiliye, yandaşa yedirmezler!

Evet!.. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İGDAŞ isimli doğalgaz şirketi harıl harıl abone kaydı yapıyor ve otomobil armağan etmek için üç milyonuncu abonesini bekliyordu. Hilesi hurdası asla ve kesinlikle olmayan, kurasız çekilişsiz bir olaydı.

Talih kuşu dönmüş dolaşmış, belediyenin yemlemesiyle Mehmet Köşker'in başına konmayı başarmıştı! Acaba gazeteci kimliğiyle AKP iktidarına yakın durmanın, Yeni Şafak ve Bugün Gazetesi'nde haber müdürü kimliğiyle iktidara övgüler düzmenin bir nevi küçük bir armağanı mıydı bu? Hayır, asla!

Sevgili okuyucularım, bunları yazmamın nedeni var. Sakın hiç kimse yanlış anlamasın, "vay beee, bunlar kendi adamlarına göz göre göre kıyak yapıyor, kitabına uydurup otomobil ikram ediyor" falan demesin. Lütfen hiç kimse bu mutlu olayı öğrendikten sonra "şike, şike, ayıptır ayıp" diye bağırmasın. Bunlar her gün hepimize "Müslümanlıktan" dem vuran adamlar, şike mike yaparlar yapmazlaaaar!

Üç milyonuncu abonelik düzmece değil, kesinlikle rastlantı idi! Tamamen şans, kader, kısmet!" (2 Mayıs 2006 Hürriyet)

Şimdi... Bir kere Çölaşanların ihtiyaçları olmadığı halde depremde yıkılan evlerini devletten tahsil etmiş olmaları pek ahlaki değil. E hadi böyle bir kura olayına girdin, neden Mehmet Köşker'in kura olayını yazıyor manşet yaptırıyorsun. Adam Zaman'da Yeni Şafak'ta çalışmış diye çektiği kuranın hileli olduğunu ima ediyorsun, hem de aynı gazetecinin beş yıldan daha fazla bir süre Hürriyet gazetesinde çalıştığını da gizleyerek.

Allah aşkına.. Köşkerlerin çektiği kura Çölaşanların kurasının yanında daha masum değil mi? Hangisi daha fazla manşet olmaya layık?

Şark kurnazlığı yapmaya gerek yok. Çölaşan'da biliyor ki kimse İşte Çölaşan'ın hesapları diyerek ortaya çıkmayacak, çıkamayacak. Bu yasal değil. O yüzden neden kendisi mal varlığını açıklayıp bu durumdan kurtulmayı denemiyor. Dedim ya açıkla kurtul!

 
 

 


Talk is cheap. Use Yahoo! Messenger to make PC-to-Phone calls. Great rates starting at 1¢/min.

__._,_.___
TurkIdea..
                    Türk Bilge Kağan der :  İşitin beni!
                    Benim  çağlar  aşan, benim  en yeni,
                    Ey Türk bir gün gaflet basarsa seni,
                    Gönül ver,  kulak ver,  bendeki üne,
                    Uyan ey!!!  Kendine  dönmeyi dene...



Öncelikle saygının söz konusu olduğu bu TurkIdea'da her türlü konu ve yapıcı tartışma olabilir.
Bütün üyeler fikirlerinden ve maillerinden kendileri sorumludur. Uyelerin beyan ettikleri fikirler, gonderdikleri mailler; Turk Idea Grubunu, Turk Idea yoneticilerini yada diğer grup uyelerini bağlamaz. TurkIdea'ya mesaj gonderen kişi bunu kabul eder.

Gruba Uye Olmak için  : TurkIdea-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan Çıkmak  için  : TurkIdea-unsubscribe@yahoogroups.com
adreslerine boş bir mail atiniz.




*********************************************
*********************************************
*********************************************
********    S E N D E   K A T I L    ********
********      T U R K   I D E A      ********
********    S E N D E   K A T I L    ********
*********************************************
*********************************************
*********************************************
We Made Changes

Your Yahoo! Groups email is all new.

Learn More

Recent Activity
Visit Your Group
SPONSORED LINKS
.

__,_._,___


--
http://www.geocities.com/sahra179/malcolmx.swf

(¯`v´¯)
`*.¸.*´ Malcolm
¸.•´¸.•*¨)  X  ¸.•*¨)
    (¸.•´ (¸.•´ .•´ ¸¸.•¨¯`•.•´*~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2488 } EDEP YA HU!
 
 
Edep:Edepsizlerin Edepsizliğine Sabır Göstermektir


--
http://www.geocities.com/sahra179/malcolmx.swf

(¯`v´¯)
`*.¸.*´ Malcolm
¸.•´¸.•*¨)  X  ¸.•*¨)
    (¸.•´ (¸.•´ .•´ ¸¸.•¨¯`•.•´*~
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  {islami-hassasiyet}::{ 2483 } GERÇEK İMANI ELDE EDEMİYENLER

49-Hucurat suresi

GERÇEK İMANI

ELDE EDEMİYENLER

Surenin sonunda "iman ettik" dedikleri halde imanın ne demek olduğunu kavrayamayan ve iman ettiklerinden ötürü bunu Resulullah'ın başına kakan oysa, yüce Allah'ın kullarına iman nasib etmesini takdir edemeyen bedevilere cevap verilirken, "imanın özü ve değerini" açıklama fırsatı doğuyor.

14- Ey Muhammed! Bedeviler: "İnandık " dediler, de ki: "İnanmadık fakat islam olduk deyin; inanç henüz gönüllerinize yerleşmedi; eğer Allah a ve Peygamberine itaat ederseniz yaptıklarınızdan birşey eksilmez; doğrusu Allah, bağışlar, merhamet eder."

15- Gerçek mü'minler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlardır. İşte iman sözlerinde doğru olanlar onlardır.

16- De ki: "Siz mi Allah'a dininizi öğreteceksiniz? Allah, göklerde ve yerde olanları bilir, Allah, herşeyi bilendir."

17- Ey Muhammed! Müslüman oldular diye seni minnet altında bırakmak isterler de ki: "Müslüman olmanızı benim başıma kakmayın. Tersine, size imanı nasip ettiği için Allah sizi minnet altında bırakır."

18- Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizlisini bilir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

Rivayete göre bu ayetler, Esed oğulları kabilesinin bedevileri hakkında nazil olmuştur. Bu bedeviler islama girer girmez, Resulullah'a: "Ya Resulallah! Bizler islama girdik. Araplar sana karşı savaşırken bizler savaşmadık" diyerek, islama girmelerini onun başına kakmışlardı.

Bunun üzerine yüce Allah, onlar bu sözü söylerken kalplerindeki olanın gerçek yüzünü, ortaya çıkarmakta ve onların islama teslim olma anlamında girdiklerini fakat kalplerinin henüz "iman mertebesi"ne erişmediğini bildirmekte ve bununla, imanın aslının onların kalplerine yerleşmediğini ve ruhlarının bu gerçeği sindiremediğini ifade etmektedir: "De ki: `İnanmadınız fakat islam olduk deyin; inanç henüz gönüllerinize yerleşmedi."

Bununla birlikte, yüce Allah'ın lütfu, onların yaptıkları her iyi amele, kendilerinden hiçbir kısıntı yapılmayarak karşılığının verilmesini gerektirmiştir. Kalbe nüfuz etmemiş ve dolayısı ile güven ve huzur verici iman olması imkansızlaşmış böyle göstermelik bir islam, onların yaptıkları iyi amellerin kendi lehlerine kaydedilmesine yeterlidir. Dolayısı ile onların iyi amelleri kafirlerin amelleri gibi boşa gitmez. Ve onlar itaat ve teslimiyet içinde oldukları müddetçe amellerinin karşılığından hiçbir şey eksiltilmez. "Şayet Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz yaptıklarınızdan birşey eksilmez."

Çünkü Allah bağışlama ve rahmeti daha çok sever. Dolayısı ile, kulu hak yoluna ilk adımını atar atmaz, onu kabul eder, kulun kalbi imanın aslını, özünü hissedene kadar onun itaat ve teslimiyetinden hoşnut olur. "Doğrusu Allah bağışlar, merhamet eder."

Sonra yüce Allah onlara imanın aslını açıklıyor:

"Gerçek mü'minler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlardır. İşte iman sözlerinde doğru olanlar onlardır."

İman; Allah'ı ve Resulullah'ı sözlerinde doğrulamaktır. Bu öyle bir doğrulamaktır ki; içine hiçbir şüphe ve kuşku karışmaz. Sarsılmayan, kararsızlık kabul etmeyen, duygu ve heveslerin sesinin duyulmadığı kalbin ve hislerin tereddüt duymadığı yerleşik, değişmez ve güven verici bir doğrulamadır bu iman... Mal ve can ile Allah yolunda cihadın kaynaklandığı bir imandır bu... Bir kalp bu imanın tadını tattığı ve onda huzur duyup da o iman üzerinde değişmeden kaldığı zaman, kalbin dışında, hayat sahnesinde, insanların dünyasında o imanın gerçek karekterini hayata geçirmek için mutlaka bir atılım olması kaçınılmazdır. İnsan bu durumda, içinde hissettiği gerçek iman ile, dışardan kendini çevreleyen gelişmeler ve hayatın akışı arasında bir birlik kurmayı isteyecektir. Ve hissindeki iman şekli ile çevresindeki gerçek şekil arasında bir ayırıma asla sabredemeyecektir. Çünkü bu ayrılık, sürekli onu rahatsız edecek ve içinde çatışmaya yol açacaktır. Ve dolayısı ile, bu noktadan, Allah yolunda malı ile ve canı ile cihada atılma aslında mü'minin içinden fışkıran kişisel bir atılımdır. Mü'min cihadı ile, kalbinde yaşattığı parlak şekili hayat sahnesinde ve insanların arasında da uygulanmış görmek için gerçekleştirmek ister. Şu halde mü'min ile, çevresindeki cahiliyet hayatı arasındaki çatışma özünde kaynaklanır. Müslümanın iman düşüncesi ile mü'minin karşılaştığı pratik gerçek arasındaki çifte standartlı hayata tahammül edememesinden kaynaklanır. Ve yine, bu çatışma, mü'minin eksik, kötü ve sapık olan pratik hayat uğruna, kendi doğru, mükemmel iman düşüncesinden taviz vermemesinden kaynaklanır. O halde bir mü'minle kendisini çevreleyen cahiliyet arasında bu cahiliyet iman düşüncesine ve imani hayata boyun eğinceye kadar savaş olması kaçınılmazdır.

"İşte iman sözlerinde doğru olanlar onlardır."

İşte onlar inançlarında sadık olanların ta kendileridir. İşte onlar kendilerinin mü'min olduklarını söylerken doğru söyleyenlerin ta kendileridir. Bu duygular kalpte yer etmedikçe, bu duyguların izi gerçek hayatta uygulanmadıkça, iman gerçekleşmiş olmaz. İnançta doğruluktan ve inancın olduğu iddiasından söz edilemez.

Bu ayette söz arası olarak gelmiş olan şu ifade üzerinde bir nebze duralım: "Gerçek mü'minler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlardır İşte iman sözlerinde doğru olanlar onlardır." Bu ifade sadece gelişigüzel söylenmiş bir ifade değildir. Bu ifade, gerçekçi ve psikolojik bir deneyime parmak basmakta ve insanın nefsine hatta imandan sonra meydana gelen aksaklığı tedavi eden bir ifadedir. "Sonra asla şüpheye düşmeyen." Bu ara cümle tıpkı "Şüphesiz Rabbim Allah'tır deyip sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin..." (Fussilet Suresi, 30) ayetindeki ara cümlenin benzeridir. Birinci ayette, "şüpheye düşmemek" ikinci ayette ise Rabb'imiz Allah'tır deyip de sonra da "dosdoğru yürümek", mü'min olan bir kimsenin acı tecrübelerin ve şiddetli imtihanların etkisi ile bazen şüpheye düşüp sarsıntı duyabileceğine işaret etmektedir. Bir mü'min hayatında kendisini titreten zorluklara, sarsan musibetlere çarpabilir. İşte bütün bu engeller karşısında kararlı kalıp sarsılmayan, yüce Allah'a güvenip şüpheye düşmeyen dosdoğru olan ve yüce Allah ile bağlarını koparmayan kimse Allah katında böyle bir dereceyi hak eder.

Ayetin ifadesinin bu şekilde gelmesi, yolun kaygan noktaları ve yolculuğun tehlikeleri hakkında mü'min kalplerin dikkatlerini çekmektedir. Bundan hedef ise mü'minlerin işlerini sıkı tutmalarını, ölçülü ve dürüst olmalarını sağlamak ve ufuk belirsizleşip de hava iyice karardığı ve fırtına ve rüzgarlarla karşılaştığı zaman şüpheye düşmemesini temin etmektir.

İlahi ifadenin bundan sonraki akışı, bedevilere dönmekte ve onlara kalplerini ve içinde olanı yüce Allah'ın en iyi bilen olduğunu ve kalplerinden geçeni onlara kendisinin haber verdiğini ve kalpleri hakkında kendilerinden bilgi almadığını belirtmektedir:

"De ki: `Siz mi Allah'a dininizi öğreteceksiniz? Allah, göklerde ve yerde olanları bilir, Allah, herşeyi bilendir."

İnsanoğlu kendi nefsini ve kalbinde olan duyguları nefsinin özünü ve duygularının gerçek niteliğini bilmediği halde bilgiçlik taslar durur. Akıl kendisi bile nasıl çalıştığını bilemez. Çünkü akıl çalışırken kendi kendini kontrol edemez. Kendisini kontrol ederken de normal çalışmasını yapamaz. O halde ortada aklı kontrol edecek bir mekanizma yoktur. Akıl normal çalışmasını yaparken aynı anda kontrol görevi yapamaz. Dolayısı ile akıl, kendisinin nasıl bir özellikte olduğunu, nasıl çalıştığını anlamaktan acizdir. İnsanın kendisi ile böbürlendiği araç budur işte...

"Allah göklerde ve yerde olanları bilir."

Yüce Allah göklerde ve yerde olanları gerçek anlamda bilir, dış görünüşleri ve neticeleri ile değil, onların asılları ve gerçek kimlikleri ile bilir. Hem de sınırlı ve süreli olmayan kapsamlı ve kuşatıcı bir bilgi ile bilir. "Allah, herşeyi bilendir." Yüce Allah herşeyi bu kapsamlı ve kuşatıcı genelleme ile birlikte bilir.

Yüce Allah bedevilerin kavrayamadıkları ve ulaşamadıkları imanın gerçeğini açıkladıktan sonra, Resulullah'a yöneliyor ve onların müslüman olduklarından dolayı bunu Peygamberin başına kakmalarını anlatıyor. Bu başa kakma bile, imanın henüz onların kalplerinde yer etmemiş olduğuna ve bu kişilerin daha henüz imanın tadını almadıklarını başlı başına bir delildir.

"Ey Muhammed! Müslüman oldular diye seni minnet altında bırakmak isterler de ki: `Müslüman olmanızı benim başıma kakmayın. Tersine, size imanı nasip, ettiği için Allah sizi minnet altında bırakır."

Bedeviler, islama girmelerini Resulullah'ın başına kakıyorlar sonra da iman ettiklerini iddia ediyorlardı. Onlara cevap olarak, islama girmelerini başa kakmaları, eğer iman iddialarında doğru sözlü iseler asıl lütfun, nimetin yüce Allah'a ait olduğu bildirilmektedir.

Biz, birçoklarının gözden kaçırdıkları ve birçok mü'minin de bazen dikkat edemediği büyük bir gerçeği içeren bu cevap üzerinde bir nebze durmak istiyoruz. Şüphesiz ki iman, yüce Allah'ın yeryüzünde kullarına bahşettiği en büyük nimettir. Yüce Allah'ın daha başlangıçta bu kula bahşetmiş olduğu varlık nimeti ve varlıkla ilgili olan rızık, sağlık hayat ve geçim nimetinden daha büyüktür bu iman nimeti.

Bu iman nimeti öyle bir nimettir ki insan varlığına apayrı bir gerçeklik vermekte ve insana kainat sisteminde köklü ve büyük bir fonksiyon kazandırmaktadır. İmanın gerçek cevheri insanın kalbine yer eder etmez, insan denen varlıkta yapmış olduğu ilk şey, şu varlık konusunda düşüncesine getirmiş olduğu enginliktir. İnsanın varlıkla ilişkisine ve varlık aleminde insanın fonksiyonuna, bir genişlik getirmesidir. İnsanın çevresinde bulunan eşyayı, kişileri olayları ve değerleri doğru algılaması için genişlik getirmesidir. İmanın bu yeryüzü yolculuğunda yüce Allah'a kavuşana dek, geniş bir iç huzuru bahşetmesi, kendisini çevreleyen herşeyle ve kendisinin ve şu varlık aleminin yaratıcısı yüce Allah ile dostluk kurmasının sağlaması ve bunun değerini ve şerefini kendisine hissettirmesidir. Ve iman nimetinin kula, yüce Allah'ın hoşnut olacağı üstün bir rol oynayabileceğini ve bu varlık alemi için, içinde olan her şeyle ve herkesle hayrı gerçekleştirebileceğini kendisine hissettirmesidir.

İmanın, insanı zaman ve mekan ile sınırlı, küçük ve güçsüz bünyesini çerçevesinden çıkarıp sonuç olarak içinde saklanmış güçlerin, gizli sırların ve sınır kayıt tanımaz bir enginliğin olduğu bu varlık alemine kavuşturması insana verdiği düşünce enginliğinin ürünüdür.

Mü'min türü açısından bir tek köke bağlı insanlık ailesinin bir ferdidir. Bu kök insanlık özelliğini ilk başta yüce Allah'ın ruhundan, yani çamurdan yapılmış olan bu varlığı ilahi nura kavuşturan yüce soluktan elde etmiştir. Bu kutsal nur yere ve göğe sığmayan, başı sonu olmayan, zaman ve yer sınırı ile sınırlanamayan uçsuz bucaksız bir nurdur. İşte beşer suretinde yaratılan bu mahluku insan haline getiren unsur bu yüce olan nurdur. İmanın bir insanı kendi nazarında yüceltebilmesi ve kendi hissinde şereflendirebilmesi için, insana aydınlık ve enginlik hissettirebilmesi için bu düşüncenin kalbinde yer etmesi yeterlidir. O zaman insanın ayakları yeryüzünde gezinirken, kalbi nurun kanatları ile, kendisine bu hayat tarzını bahşeden ilk nur kaynağına doğru kanat çırpar, uçar..

Mü'min, üyesi olduğu topluluk açısından, ümmetin bir ferdidir. Zamanın akışı boyunca uzanan, Hz. Nuh, İbrahim, Musa ve Hz. Muhammed ve bunların peygamber kardeşlerinin önderlik ettiği şerefli bir kervanda yol alan biricik bir ümmetin ferdidir mü'min... Bu düşüncenin insanın kalbinde yer etmesi, o insanın derinlere kök salmış, dalları çevreyi kaplayan, uzun ömründe boyu göklere ulaşan, etrafa kanat geren upuzun ve hoş bir ağacın bir dalı olduğunu hissetmesi için yeterlidir... Evet insanın hayatının daha başka bir tadı olduğunu hissetmesi için, hayatı yeniden hissetmesi için ve şu hayatına bu köklü üyelik bağından kaynaklanan şerefli bir hayat katabilmesi için, bu duyguyu hissetmesi yeterlidir.

Sonra insanın düşüncesi genişler, genişler nihayet mü'minin şahsını, ümmetini, insan olan hemcinslerini aşar ve mü'min bütün şu varlık alemini görür. Yüce Allah'ın yaratması ile meydana gelen, ondan kaynaklanan, ruhunun bir soluğu ile insan haline geldiği yüce Allah'tan kaynaklanan, varlık alemini görür. Ve imanı kendisine, bütün bu varlık aleminin canlı bir varlık olduğunu ve canlı varlıklardan oluştuğunu öğretir... Ve yine imanı kendine, bütün şu kainatın bir ruhu olduğunu ve herşeyin ruhu ile birlikte, bu koca kainatın ruhunun -tıpkı kendi ruhu gibi- dualarla ve tesbihlerle yüce yaratıcısına yöneldiğini, hamd ve taatla O'nun çağrısına uyduğunu, teslimiyet ve boyun eğerek O'na yöneldiğini öğretir. Ve bir de bakar ki mü'min, bu kainatın ortasında, bütünün, ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıdır, yüce yaratıcısından gelmekte ve ruhu ile ona yönelmekte ve sonunda da ona dönmektedir... İşte o zaman mü'min bir de ne görsün, sınırlı varlığından çok daha büyüktür, bu korkunç kainatın büyüklüğünü canlandırması oranında, kendi sınırlı varlığından daha büyüktür. Bir de bakar ki, kendisini çevreleyen ruhlarla dosttur, sonra bütün bunların ardından, kendisini koruyan yüce Allah'ın ruhu ile dost olmuştur. İşte o zaman kendisinin bütün şu varlık alemi ile ilişki kurabileceğini ve bu alemde enine ve boyuna uzanabileceğini, çok şeyler yapabileceğini ve büyük olaylar ortaya çıkarabileceğini, herşeye etki edip herşeyden etkilenebileceğini hisseder. Sonra da, kendisini yaratan ve kainattaki tüm güç ve enerjileri yoktan var eden bu büyük güçten, kaybolmayan, tükenmeyen, zayıflamayan büyük güçten direkt olarak güç alabileceğini hisseder.

Bu geniş ve engin düşünce sayesinde mü'min, eşyalarla, olaylar, şahıslarla değerler, önem verme ve hedeflerle ilgili yeni ve gerçek ölçüler edinir. Ve mü'min şu kainattaki gerçek fonksiyonunu ve şu hayattaki gerçek görevini görür ve anlar. Kendisinin kainatta yüce Allah'ın planlayıp yarattığı şeylerden birisi olduğunu, yüce Allah'ın dilediği şeyleri kendisi vasıtası ile ve kendisinde gerçekleştirmek için kendisini yönlendirdiğini fark eder. Ve şu gezegen üzerinde, yolculuğuna kararlı adımlarla, gözü açık ve vicdanı rahat olarak devam eder.

İşte mü'min, varlık aleminin aslına dair, kendisine biçilen fonksiyonun ve şu fonksiyonunu yerine getirmek için kendisine verilen gücün aslına dair bütün bu bilgilerden, çevresinde olup biten ve başına gelen şeylere karşı rahatlık, iç huzuru ve sükunet kazanır. Çünkü o, nereden geldiğini, niçin geldiğini ve nereye gideceğini ve kendisi orada niçin bulunmaktadır bütün bunları bilir. Ve bilir ki kendisi bu dünyada bir sebepten dolayı bulunmaktadır ve başına gelen herşey bu durumun tamamlanması için planlanmıştır. Ve bilir ki, dünya ahiretin tarlasıdır ve kendisi büyük küçük hep yaptığının karşılığını görecektir, kendisi boşuna yaratılmamıştır ve asla kendi haline bırakılmayacaktır ve asla tek başına kalmayacak ve gitmeyecektir.

Bütün bu gerçekleri bilince, nereden gelip nereye gideceğini bilmemekten yolun gizli yönlerini görmemekten geliş ve gidişleri ile bu yoldaki yolculuğunun gerisinde gizli olan hikmetlere güvenmemekten kaynaklanan şaşkınlık, şüphe ve endişe gibi duygular kaybolur gider.

Ömer Hayyam'ın dile getirdiği ve benim tercüme ettiğim duygular kaybolur gider.

Görüşüm alınmadan hayat elbisesini giydim. Bir yığın düşünce arasında şaşırdım kaldım, Bir gün gelecek atacağım elbiseyi,Bilmeden nereden geldiğimi nereye gideceğimi.

Mü'min kalp huzuru, vicdan rahatı ve ruh sükuneti içinde bilir ki, hayat elbisesini, bütün varlığı, üstün hikmet ve bilgelikle çekip çeviren yüce Allah'ın takdiri uyarınca giymiştir. Ve kendisine elbiseyi giydiren kimsenin kendisinden daha iyi hüküm verdiğini ve kendisine karşı çok daha şefkatli olduğunu bilir. O halde kendisine danışılmaya, görüşünün alınmasına gerek yoktur. Çünkü kendisi, şu herşeyi bilen ve gören el sahibinin görüşü gibi görüş ileri süremez. Ve bu güç sahibi olan yüce Allah, bu kainatta içinde herşeyden etkilenerek ve herşeye de etki ederek belirli bir fonksiyonu yerine getirsin diye bu elbiseyi giydirmiştir kendisine... Ve yine bilir ki mü'min bu fonksiyon, başlangıcından sonuna kadar, eşya ve canlıların tüm fonksiyonları ile ahenk içindedir.

O halde mü'min bu dünyaya niçin geldiğini bildiği gibi nereye gideceğini de bilir. Değişik düşünceler arasında şaşırıp kalmaz. Aksine mü'min, kendisine verilen bağışın güzelliğini ve armağanın yüceliğini hissederek yolculuğunu sürdürür ve fonksiyonunu rahat içinde, atılım ve huzur içinde yerine getirir.

Mü'min bu yolculuğunu şerefli, lütuf sahibi, güzel, latif, çok seven. ve merhametli elin kendisine sunduğu hayat nimetini veya elbisesinin güzelliğini ve ne kadar çekici olursa olsun yerine getirmiş olduğunu fonksiyon nimetinin yüceliğini hissederek, yüce Rabb'ine sevimli bir özlem içinde kavuşmak için bu yolculuğu sürdürür ve fonksiyonunu yerine getirir.

Kur'an'ın ışığı altında dirilişim gerçekleşmeden ve yüce Allah benim elimden tutup da lütufkâr himayesine almadan önce endişe ve başıboşluk içinde yuvarlanıp durduğum zamanlar da duyduğum duygu gibi düşünceler kaybolur o zaman. Yorgun ruhumun bütün kainata giydirdiği bu düşünceyi o zamanlar şöyle dile getirmiştim:

Şaşmış kalmış kainat bilmez nereye gidiyor? Eğer isteyerek gidiyorsa niçin nereye gidiyor? Boşuna oyalanma ve boşa gitmiş bir çabadır. Ve en sonunda sevimsiz belirsiz bir akıbet...

Ama bugün ben -yüce Allah'a sonsuz hamd ve minnet olsun- biliyorum ki, boşa giden bir çaba yoktur ve her çabanın bir karşılığı vardır. ve ortada kaybolup giden bir yorgunluk yoktur ve her yorgunluğun mutlaka bir meyvesi olacaktır. Ve akıbet sevindiricidir ve bu akıbet Adil ve Merhametli olan yüce Allah'ın huzurunda olacaktır. Yüce Allah'a hamd ve minnet olsun ki bugün ben, eskiden düşündüğüm gibi kainatın o sefil duruşu ile şaşkınlık içinde durduğunu asla hissetmiyor ve kabul etmiyorum. Kainatın ruhu Rabb'ine inanmakta, O'na yönelmekte ve O'na hamd ederek O'nu tesbih etmektedir. Kainat yüce Allah'ın kendisi için koymuş olduğu kanunlar uyarınca itaat, hoşnutluk ve teslimiyet içinde yoluna devam ediyor.

Bu duygu ve düşünce dünyasında büyük bir kazanç olduğu gibi, yapılan işin faaliyetin, etkilenme ve etki etmenin güzelliği konusunda büyük bir kazançtır. Buna ek olarak vücut ve sinir dünyasında da büyük bir kazançtır.

Öte yandan iman -halâ- itici bir güç ve potansiyel bir enerjidir. İmanın cevheri kalplere yerleşir yerleşmez etkinliğini yapmak ve olaylarda kendi etkisini göstermek için harekete geçer. Kapalı olan asıl şekli ile görünen şekli arasında bir uyum olması için hemen harekete geçer iman... Ayrıca insan bünyesindeki bütün hareket mekanizmasını hakimiyeti altına alır ve onu yolunda ileriye doğru iter. "Ruhlarda yer eden inancın gücü ile ruhların inanç sayesinde güçlenmesinin sırrı burada yatar. İnancın yeryüzünde meydana getirdiği ve her gün de meydana getirmeye devam ettiği harikanın (mucizenin) sırrı budur işte. Bu mucizedir ki, günden güne hayatın çehresini değiştirmiş, fert olsun toplum olsun bütün herkesin sonsuz ve büyük bir hayat uğruna fani ve sınırlı ömründe fedakarlıklara sevk etmiş güçsüz, kuvvetsiz bir kişiyi otorite gücü, paranın, demirin ve ateşin gücü karşısında baş kaldırtmıştır. En sonunda bir de bakılmış ki, bütün bunlar inanan bir ferdin ruhundaki itici inanç gücü karşısında yenilgiye mahkum olmuştur. Aslında bütün bu kuvvetleri yenen, gücü sınırlı fani olan fert değildir. aksine, mü'minin ruhunun kendisinden güç alıp yararlandığı akıl almaz büyük güç ve asla bitip tükenmek nedir bilmeyen zayıflayıp azalmayan ve daima fışkırıp duran o kaynaktır, mü'mine bu gücü sağlayan" ("Dünya Barışı ve İslam" isimli kitabın "İnanç ve hayat" bölümünden alıntıdır)

"Fertlerin ve toplumların hayatlarında dini inancın meydana getirdiği bu mucizeler (harikalar) gizli kapalı hurafe üzerinde kurulu değildir, öcülere ve rüyalara dayanmaz. Aksine akılla kavranabilen sebepler ve değişmez sabit temeller üzerine kuruludur. Gerçekten dini inanç, insanı gizli ve açık kainat kuvvetlerine bağlayan, ruhuna güven, iç huzurunu aşılayan ve mü'mine kesin zafer inancının gücü ve yüce Allah'a dayanmanın verdiği güç ile gelip geçici güçler ve batıl sistemlerin karşısında dikilme gücü bahşeden evrensel bir düşünce sistemidir. Bu sistem, kişinin çevresindeki insanlar, olaylar ve eşya ile olan ilgisini yorumlamakta ona gayesini, yöneleceği istikameti ve yolunu göstermekte bütün kuvvet ve enerjisini toplayarak bütün enerji ve gücünü bir yöne kanalize etmektedir. İşte imanın gücü buradan gelmektedir. İmanın bütün güç ve enerjileri bir tek eksen etrafında toplama ve bir tek yöne kanalize etme gücü buradan gelmektedir. İman bu yöne doğru güç, güven ve kesin kanaatle birlikte hedefi aydınlık olarak yoluna devam eder."

İmanın gücünü artıran bir faktör de, bütün kainatın görünen ve görünmeyen kısmı ile birlikte yürümüş olduğu değişmez doğrultuyu izlemesinden ve kainatta var olan bütün gizli güçlerin iman yönüne doğru hareket etmesi ve mü minin yolunda o güçlerle buluşması ve onların Hakk'ın batıla galip getirilmesi uğrunda akıllara durgunluk veren hücumlarına, ortaklaşa katılmasıdır. Batılın ne kadar gözleri kamaştıran ve dışa vuran gücü olsa da yine de bu hak yanlışı güçler karşısında mağlup olması kaçınılmazdır.

Ne kadar doğru söylüyor yüce Allah: "Ey Muhammed! Müslüman oldular diye seni minnet altında bırakmak isterler; de ki: `Müslüman olmanızı benim başıma kakmayın. Tersine, size imanı nasip ettiği için Allah sizi minnet altında bırakır."

Gerçekten bu, yüce Allah'tan başka hiçbir kimsenin sahip olmadığı ve ancak bu büyük ihsanı hakkettiğini bildiği kimselere bahşettiği, büyük bir ihsandır. Ne kadar doğru söylüyor yüce Allah. Bu gerçekler, anlaşılan gerçekler ve bu anlam ve duygularla dost olan ve bunların yardımı ile ve bunlarla birlikte yaşayıp da bu gezegen üzerinde bu gerçeklerin gölgesinde ve yol göstericiliği ile yolculuğuna devam edenler ne kaybederler? Öte yandan nimetler içinde yüzseler ve hayvanlar gibi yiyip içip eğlenseler bile bu gerçekleri ve bu duyguları yitirenler ne kazanırlar? Hayvanlar onlardan daha doğru yoldadırlar. Çünkü onlar fıtratları ile imanı bilirler ve bu imanla yüce yaratıcılarını bulurlar...

"Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizlisini bilir. Allah yaptıklarınızı görmektedir."

Göklerin ve yerin gizlisini bilen kimse, ruhların sırrını ve vicdanların derinliğini, duyguların iç yüzünü bilir. İnsanların yaptıklarını görür ve onlar hakkındaki bilgisi dillerinin söylediği sözlere dayanmaz. Aksine kalplerinden coşup gelen duygulara ve kalplerindeki duyguları doğrulayan amellere dayanır.

Şimdi... İşte bu sure en büyük gerçekleri gözler önüne sererken ve bu gerçeklerin köklerini vicdanların derinliklerine yerleştirirken, onsekiz ayeti ile nerede ise şerefli, tertemiz yüce ve kurtulmuş bir dünyanın ana çizgilerini tek başına vermektedir.

HUCURAT SURESİNÏN SONU


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 

ARCHIVES
Kasım 2005 / Aralık 2005 / Ocak 2006 / Şubat 2006 / Mart 2006 / Nisan 2006 / Mayıs 2006 / Haziran 2006 /


Powered by Blogger