islami hassasiyet
Salı, Şubat 28, 2006
  [islami-hassasiyet] İMAN SORUMLULUĞU MU? İMAN SORUNU MU?


  İMAN SORUMLULUĞU MU? İMAN SORUNU MU? 

         Ramazan Kayan


İman etmenin bir anlamı da Emredenin emrine muhatap olmaktır. Böylece emrolunanı idrak ve tatbik etmektir.

İman, emre amade olmaktır… Emri ”işittik ve itaat ettik” teslimiyeti ile karşılamaktır... Gelen emir üzerinde fikir yürütmemek, yorum yapmamak, tartışma başlatmamaktır. İmanın özüne inmek, hazzına ermek ancak bu yolla gerçekleşir. İman iddiasında bulunan her insan, bu iddianın ispatı için sürekli şu soruyu sıcak bir gündem edinmelidir.

“İmanım bana ne emrediyor ?”
Şayet iman kupkuru felsefi kurumların, kelami münazaraların, teolojik tartışmaların, akademik çalışmaların tez konusu olmanın ötesinde bir anlamı, bir mesajı varsa, işte o nedir?

İmanı doğru algıladığımız zaman göreceğiz ki, peygamberin bile belini büken, saçını ağartan bir “istikamet” istiyor:

“Emrolunduğun üzere istikamet üzere ol.” (Hud-112)

Sahih bir itikattan, sağlam bir istikamet çıkıyor… İmanın sunduğu kıble ile yüz yüzeyiz… Akidenin belirlediği kırmızıçizgiler müminleri kuşatıyor. İmanın emrettiği her şeyi bu çerçeveye taşımakta imanın gereğidir.

Hayatı imana göre biçimlendirme
mecburiyeti altındayız… Her mümin imanı kendi kişiliğine giydirmek durumundadır. Kişilikler, kimlikler imanla ne kadar ayniyet kazanırsa, ,iman hükmünü o nispette yürütmüş olur… İmanın vücut bulması bu yolla gerçekleşir. İmanın dokuduğu şahsiyet böylece var oluşunu tamamlar. Tevhidin inşa ettiği insan boyasını Allahtan almıştır...

Kıvama gelince ete kemiğe bürünen iman, şahitlik ve halifelik misyonunu icra eder.İşte bedevilikten kurtulmanın yolu da budur…

İman,”Allah bana yeter” inancı ile yetersizlikleri yenmektedir. O iman ateşi Nemrut ile de sınansa yine de minnet etmeyecektir.”Yuh olsun size ve Allah’tan başka taptıklarınıza demekten geç durmayacaktır.

İman bir meydan okuyuştur, bir baş kaldırıştır Tuğyana… “La” bilinci ile sahteliklere, sapkınlıklara, sömürülere karşı duruştur.
İnsanlık ”La” inancını kuşanmadan başını taştan taşa vurmaktan kurtulamayacaktır.”İlla”nın itminanına ulaşmak için “la” nın gerekleri üzerinde duracağız “İlla” ile gerçekleşecek bir teslimiyet, itaat.

Mü’minin imanı nerede bir zulüm varsa, o zulme karşı gücü oranında “dur” deme sorumluluğu altındadır… Aksi takdirde “dilsiz şeytan” olma riski ile imanını tehlikeye atacaktır.

Münkere tepkisizlik, imanla bağdaşmıyor. Yalnızca “kalben buğz” ile yetinmek… İşte imanın en zayıf noktası… Bundan ötesi hardal tanesi kadar bile imandan eser yok. Münkerle barışık, harama hoş görülü söylenecek bir şey kalmıyor.

İman, Allah’ın her işimize karışıyor olmasıdır. Hayatı komple Allah’a açmaktır. Hayy olanın hayata müdahalesidir…

Azim olan Kur’an da bir dizi “Ey iman edenler!”hitabı ile başlayan ayetler vardır.
Söz konusu olan bu “Ey iman edenler!” den kastedilen yalnızca Kur’an’ın nazil olduğu dönemin iman edenleri mi? Yoksa bu güne, bize kadar uzanan bir tarafı var mıdır? İman edenler derken örneklemelerimiz hep ensar ve muhacir üzerinden mi olacak? Bu ahkâmın yüzde kaçını pratiğimize taşıyabildik?

Akide ile gelen sorumlulukları kim yok sayabilir? İtikatla başlayan yaşam biçimini kim atlayabilir? Tevhidin sosyal hayata getirdiği disiplini kim devre dışı bırakabilir? Böylesi bir cürüme cesaret edeni, kim iman dairesinde görebilir ki?
İmanı vicdanla sınırlamak isteyenleri salvolarını karşılıksız bırakmayız…
Ne acıdır ki; bu gün “amentü” süz bir hayatın kıskacında sekülerize (dünyevileşme) marazına açık duruyoruz…
Fıtratla savaş halinde olan beşeri ideolojilerin, yeni ”amentü” dayatmaları hüsrandan başka bir şey değildir… Light amentü… Protestan amentü… Liberal amentü… Kalvanist amentü… Modern amentü… Ilımlı amentü neyi hedef alıyor?

İmanın çizdiği sınırlar gittikçe ulaşıyorsa tehlike ciddi demektir…

Kişiliğimize imanın yansımasın da bir bütünlük görüyor muyuz? Yoksa bir parçalanmışlık mı yaşıyoruz? Bu durum kişilik ve kimlik parçalanmasıdır.
İmanla kazandığımız kimliğe baksanıza! Riya sormalında, nifak girdabında insanımız nereye savruluyor?

Bu savrulmaları savmak için şu soruları kendimize sürekli soracağız…
“İman ettiğim Rabbimle ilişkilerim ne kadar sağlıklı?” Allah katında ne olduğumuzu tespitle işe başlayabiliriz… Peygamberimiz (sav) buyurmuyor mu?

“Sizin hayırlarınız görüldükleri zaman Allah (cc) ın hatırladığı kimselerdir.”

Gerçekten varlığımız neye çağrışım yapıyor? “İman ettiğim Resul’le aynılaşma, bütünleşme, buluşma becerim nedir?”
İman bağlamında Resulullah’a karşı olan sorumluluklarımızdan kaçabilir miyiz?
Kuran’ın beyanı çok net:

“Hayır; Rabbine ant olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam bir teslimiyette kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa–65)

Resulullah Efendimiz hayatımızın ne kadar içinde?

Birde kendimizi onun kantarına vuralım:
“sizden biri beni babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz.”(Nesai)

“İman 70 küsur şubedir…” bilgisini Peygamber bize ulaştırıyor…

“Lailaheillallah” diyerek yakalanan tevhit bilincinden insanlara eziyet veren şeyi yoldan kaldırıncaya kadar uzanan sosyal sorumluluk ve yaşam disiplini sunuyor…
İmanın her bir şubesi hayata farklı bir güzellik katıyor…

Sizden biri “ Arzuları, benim getirdiğime tabi olmadıkça iman etmiş sayılmaz.”
İman yoklamamızı şimdi daha isabetli yapabiliriz…

Hobilerimiz, hesaplarımız, heveslerimiz, hazlarımız, hırslarımız… Hep ona tabi miyiz?
İman ettiğim Kitabıma karşı hukukum, ilgim ne düzeyde? Kuran’ın dünyasına girebiliyor muyum? Yoksa kuran dışı dünyalarda mı geziniyorum?

Şu ayet ne kadar sarsıcı değil mi?

“…Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?”(Bakara–85)
Kendimizi bu dünyayla sınırlamak… İmanımız buna izin verir mi? Hayır! Hayata Ahiret penceresinden bakabiliyor muyuz? Haşr üzerinden hayatı inşa etme bilincimiz var mı? Kıyamet bağlamında yaşama bir kıvam kazandırma çabasında mıyız?

Ahiret bilinci… Hesap endişesi dünyamıza anlam ve ruh katacaktır… Ahiretin öne çıktığı, dünyanın yedeğe alındığı bir zeminde imanın farkı ve gücü belirecektir…
İşte o zaman ; “güneşi sağ elime, ayı sol elime koysanız da…” diyenin ne demek istediğini daha iyi anlayacağız…

Bedenlerini ateş dolu hendeklere gömüp, akideleri ile sonsuz esenliğe yürüyenlerin sıcak nefeslerini hissedeceğiz…

Zorbaların merhametine değil, mağaraya sığınanlarla aynı yolun yolcu olduğumuzun heyecanını yaşayacağız.

Arkadan yırtılan gömleklerimiz imanımıza tanıklık edecek… Çünkü iman aynı zaman da hayâ demektir… Hayâ ile zinetlenmesi imanın dışa vurumudur.
Gelen emir üzerine bıçaklara yatmayı cana minnet bileceğiz…

“Babasıyla birlikte yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüya da seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin?” dedi. O da cevaben:”babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun.”dedi” (Saffat–102)

Ona yakışanda emrolunanı yapmaktı… Halil olmanın yolu bundan geçiyordu…
Çünkü iman adayıştı… Adamaktı… Ömrümüzü adadığımız değerleri hatırlayalım.
Burada kısmi değil külli… Zanni değil kati… Sathi değil asli… Şekli değil şer’i… Taklidi değil hakiki… Resmi değil kalbi bir iman… İzne bağlı olmayan özgür bir iman… bu imana kim ne yapabilir?

“(Firavun) şöyle dedi: ben size izin vermeden Ona iman ettiniz. HA! Muhakkak O size büyü öğreten büyüğünüzdür. Şimdi ellerinizi ve ayaklarınız çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız.”
“Dediler ki: “ Seni, bize gelen açık mucizelere ve bizi yaratana tercih edemeyiz. Öyle ise yapacağını yap! Sen, ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin?” (Taha -71–72) Gelen ölüm bile olsa, ne gam!

İman sonsuz bir imkân… Muhteşem bir servet.
İmanla doğan bir kuvvet… Bir heybet… Bir izzet… Bir enerji… Bir aksiyon… Bir ufuk… Bir aşk… Bir derinlik… Bir incelik… Bir estetik… İşte imanın farkı…
Şimdi imanımız yoklayacağız… Bu imanın neresindeyiz?

İnancımızın caydırıcı gücü var mıdır? Yaptırım gücü var mıdır? Çekim gücü var mıdır? Koruyucu gücü var mıdır?
Korkularımız umutlarımızdan neden daha fazla? Beşeri korkuların mümin yüreklerde bu boyutlarda yer bulması sizce normal midir?

“…Yoksa onlar (kâfirler) den korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz, korkmanız gereken yalnızca Allah’tır.”(Tevbe–13)

Psikolojik savaş yöntemlerinin yaşattığı korku sendromu kronikleşirse iş nereye varır?

“İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.”(Ali İmran–175)

Korkarım ki; bu korku korktuğumuzu başımıza getirecek…
İman, umut demek değil miydi? Tartışılmaz üstünlük anlamına gelmiyor muydu? O halde bu karamsarlıkta ne oluyor? Bu yenilgi travması aşılmayacak mı?

“Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer imin etmişseniz üstün gelecek olan sizsiniz.” (Ali İmran 139)

Bu üstünlüğün yolu hangi çizgiyi sürdürmekte saklı? Kur’an haber veriyor:
“…O halde siz (gerçek) mü’minler iseniz Allah’tan korkun. (İyilik ve adalette) aranızı düzeltin. Allah ve Resulüne itaat edin.”(Enfal–1)

İttia, itaat ve ıslah…
Dostluklarımızın ölçüsünü koyan kim? Velayet sınırlarını belirleyen kim?
“Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden olay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun; eğer mü’minler iseniz.”(Maide–57)

İtikat velayet ilişkisi toplumsal yaşama şekil veriyor…

Tevhidin çizdiği bu sınırda sağlam durmayan, sebat etmeyen kendi sonunu hazırlamış olacaktır… İman kararlılık ister. İman bir irade sınavıdır… İmanın beslediği güçlü bir irade ile duruşlarını netleştirmeyenler, çözüldüler. Kimi korkuya, kimi çıkara, kimi şehvete, kimi siyasi hırsa yenik düştü…

Cumartesicilerin imanı balıklara takılı kaldı, aşamadılar… Akideyi balığa takas ettiler. Artık onlar söze ihanet edenlerdi… Gerçi onlar işi kitabına uydurmuşlardı. Fakat kitaba ters düşmüşlerdi.
Bundan daha kötüsünü yapmışlar mıydı? Samiri’nin buzağısı zihinlerini nasıl çelmişti kalplerini nasılda bozmuştu… İşin daha da ilginci, tüm bu çirkinlikleri iman adına yapıyor olmalarıydı… Musa’nın Rabbidir diyerek buzağıyı kutsuyorlardı. İşte imana ihanetin iğrenç yüzü…

“ Hatırlayın ki sizden söz almış da Tur’u üstünüze kaldırmış 2Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri işitin .” demiştik. Buna mukabil “iştik ve isyan ettik.”dediler. Küfürleri sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi içirildi. De ki, eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!”(Bakara–93)

Evet, ifade aynen böyle: “İmanınız size ne kötü şeyler emrediyor?”

Kalpler buzağı sevdası ile bütünleştikten sonra, imanı nasıl taşıyacaksınız? Buzağı severlik iliklerine işliyor… Gelin görün ki, öyle bir yüzsüzlük ki imanı da dillerinden düşürmüyorlar… İsyanlarını, imana ispat ediyorlar…

Bu nasıl iman ki, zulüm içeriyor… Şirkle sentezleniyor. Küfür kokuyor…
Pazarlık konusu akide… İnanç değerleri üzerinden gerçekleşen sadece açık arttırmalar…
Merak ediyorum Samiri’nin buzağı kıssası o güne münhasir miydi? Acaba bugünde kimliklerine İslam yazdırarak aramızda dolaşmıyorlar mı? Dinden yırtarak dünyayı yamalı bohçaya çevirmek midir, Müslümanlık?
İmanla çelişmeden, emirleri hayata taşımamız isteniyor aksi takdirde Ehl-i Kitabın akıbetine duçar olmaktan kurtulamayız… Evet, emredileni sulandırmadan, savsaklamadan, sümen altı etmeden…

İşte bu tehlikelere dikkat çeken Resulullah (sav) imanın sorumluluk olanlarına önemle vurgu yapıyor… İman bizden ne istiyor? İman bağlamında gündemimize taşınan neler var? İmanın inşa ettiği insan kimdir, nasıldır?
Yaşadığımız hayatta imanımızın yansımalarını görmemiz gerekiyor… İmanımızın dünyamıza etkisi nedir?
Müminlerin kardeş olduğunu öğrendikten sonra nasıl bir hukuk omuzlarımıza biniyor?
“Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki; bir kul kendisi için istediği hayırları kardeşi içinde istemedikçe iman etmiş sayılmaz “buyuruyor, Allah’ın Habibi…
Kendisi için ağlayan Müslüman, kardeşi için de ağlamadıkça imanı ile çelişmekten nasıl kurtulur?

Yeryüzünde akan kan bizim kanımız. Yıkılan haneler yine bize ait… Bu kan ve hüzün karşısında imanımız nasıl bir tepki veriyor? Kardeşlerimizin ölümü yüreklerimizi ne kadar acıtıyor? Yüreklerimizde mi bir sorun var? İmanımızda mı bir aksaklık var? İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız “ (Müslim Tirmizi)
Kendi açlığının sancısını çektiği kadar, Müslüman kardeşinin açlık sorununa duyarlılık göstermediği takdirde kendisi ile tezada düşmekten kurtulamaz.
“Yanında komşusu aç olarak sabahladığı halde kendisi tok olarak sabahlayan kimse iman etmiş sayılmaz.”

Dünyadaki açlık sorununu imandan ayrı düşünemiyoruz.
İman dürüst bir kimlikle kendimizi kanıtlamamızı istiyor. Bencilleşmeye, bireyselleşmeye benmerkezci belalara karşı uyarıyor.

“ Bizi aldatan bizden değildir” diyor Hazreti Resül…

İman ahlak, erdem, onur, merhamet elbisesi giydiriyor müntesiplerine…
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”(Tirmizi- Ebu Davut)

İman çepeçevre hayatı kuşatıyor, bir disipline sunuyor, sorumluluk yüklüyor; tevhidi çizgide, adaleti ikame için, zulmü izale için harekete geç diyor…
Kendimizi imanın iktidarına hazırlamalıyız. Önce imanda derinleşmek… İkan, ihsan, ittika, ihlâs ile veraların verasına uzanmak… Bunu gerçekleştirmek için de şu iki ayete verilen mesajı doğru anlamalıyız.

“Ey iman edenler! İman ediniz.” (Nisa–136)
“ İman edenler için hala vakit gelmedi mi?” (Hadid–16)
.

Yazarın diğer yazılarını okumak için buraya tıklayınız.

Dergimizi Seçkin Kitabevlerinden satın alabilirsiniz. Abonelik için 0212 635 99 19 no'lu telefondan bilgi alabilirsiniz...



Real-time chat with your friends http://messenger.msn.com/?mkt=tr
 
  [islami-hassasiyet] FİTNE-4,Bu zamanda fitne hakimdir
Bu zamanda fitne hakimdir
FİTNE-4

(ENFÂL suresi 73. ayet):

 

وَالَّذينَ كَفَرُواْ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ إِلاَّ تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ


Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.


Evliya,Veli ,kelimesinin çoğuludur,dost ve yardımcı demektir.Müslümanın veli veya dostu yine müslümandır,,hıristiyan veya yahudi  veya ermeni olamaz.Olusa büyük bir fitn


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  [islami-hassasiyet] IRAK'TAN BİR FERYAT
 
 
IRAK'TAN BİR FERYAT
 

       

       

        Halkıma, Ramâdi’nin, Hâlidiye’nin ve Felluce’nin insanlarına; erdem ve onurlarını kaybetmeyen tüm dünyadaki insanlara…

            Bu size, Amerikan-Siyonist hapishanesi Ebu Garip’ten kardeşiniz Nur’un mektubudur.

İnanın buradaki aşağılanmayı, sefaleti ve haysiyetsizliği size nasıl anlatacağımı, kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum.

          Siz sıcak evlerinizde karınlarınızı doyurup sevdiklerinizle bir arada otururken bizim maruz kaldığımız aşağılanma ve çektiğimiz açlığı, sizler su içerken çektiğimiz susuzluğu, sizler derin uykuda iken Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri sizler giyinikken bizim yaşadığımız çıplaklığı bizi soyup önlerinde sıraya dizmelerini nasıl anlatabilir, nasıl kelimelere dökebilirim…

            Ey kardeşlerim kamyonlarınızı ve arabalarınızı Amerikan malları taşırken gördüğümüzde kalbimiz sıkışıyor. Çünkü o araçlar benim halkıma ve ülkeme ait. Yüreğim kan ağlayarak şöyle diyorum: Allah’ım! Benim insanlarım, haysiyetlerini ve şereflerini bir avuç dolarına satmış. Yaşadığımızı ve kirletilen onurumuzu düşündükçe gözlerimden yaşlar boşanıyor.

            Ey kardeşlerim:

          Allah’a yemin ederim ki, yaşadıklarımızı dile getirmekten acizim. Bundan ar ediyorum. Ama yinede kelimelere sığınarak size onları anlatacağım. Amerikalıların bizlere yaptığı haysiyetsizlikleri, çektirdiği eziyeti, işkenceyi ve aşağılanmaları elimden geldiğince anlatacağım…

        Hayvani zevklerinin aracı olmadığımızda kendimizi şehvetlerine teslim etmediğimizde bizi nasıl öldüresiye dövdüklerini ifade etmeme izin verin…

            Siz ey bizim dini liderlerimiz olarak ortalarda tozup gezenler!

          Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz?

        Peygamber efendimizin en değerli hazineniz buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz. Bizi ve kendinizi birkaç dolar kırıntısı karşılığında pazarlardaki köleler gibi Amerikalılara ve Siyonistlere mi sattınız? Haysiyet ve şerefinizi ne çabuk kaybettiniz?

        Allah’ın bizi sizlere bir emanet olarak verdiğini ne çabuk unuttunuz?

        Hani bizleri koruyacak, besleyecek ve namusumuzu asla çiğnetmeyecektiniz? Ne oldu size, verdiğiniz söze?

        Amerikalılar Ebu Garip’te namusunuzu her gün ayaklar altına alıyor. Mektubumu okuyanları, Allah adına Ebu Garip hapishanesindeki vahşiliklere dur demeye çağırıyorum: Buradaki insanlığa sığmayan işkenceleri durdurmak için sesinizi yükseltmeye davet ediyorum. Burada yapılanlar Siyonistlerin hapishanelerde Filistinli gençlere ve kadınlara yaptıklarından daha berbat.

        Orada fiziki işkence yapıyorlardı. Oysa burada her gün ırzımıza geçiyorlar. Vahşi, kana susamış hayvanlar gibi bedenlerimize saldırıyorlar avazımız çıktığı kadar çığlıklar atıyoruz ama kimsenin bizi duyduğu yok! Eğer kalbinizde, ruhunuzda bir zerre insanlık, haysiyet, onur ve şeref varsa birleşin ve bu hapishaneye saldırın. Gelin ve kurtarın bizi.

        Elinize geçen bütün silahlarla bu hapishaneye saldırın! Hem onları, hem de bizleri öldürün!!!

        Biz çoktan ölüme razıyız. Burayı yerle bir edin!

        Hepimizin karnında onların piçleri var! Çoğumuz hamileyiz! Biz dünden ölüme razıyız !

        Size yalvarıyoruz; gelin ve kurtarın bizleri! Size, ailelerimize ve ülkemize daha fazla utanç vermemek için ölmek istiyoruz! Bizi öldürün! Size yalvarıyorum; Allah için bizleri Amerikalıları ve onların piçlerini öldürün!

 

        Allah rızası için! Size yalvarıyoruz….

 

        Bacınız Nur (10 Nisan 2004)


____________________________________________________________________________
İnternete yüksek hızla bağlanmak isteyenler için en etkin çözüm : Mynet Erişim ADSL

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  [islami-hassasiyet] İNSAN HAKLARI
İNSAN HAKLARI
 

 

 

İnsanın en öncelikli hakkı yaşama hakkıdır. Bu hak Cenab-ı Hak’kın verdiği bir hak olup, gasbetme hakkını kimseye vermemiştir.Bu hakkı ilk gasp eden kardeşi Habil’i öldüren Kabil olmuştur.Bu kapıyı açan Kabil’e kıyamete kadar bu fiili yapan ne kadar katil varsa hepsinden bir pay vardır.

İnsan oğlu ilk atası H.z. Adem (a.s.) ve H.z. Havva’dan meydana geldiği halde insanlar zamanla nüfusun çoğalması ile yeryüzüne yayıldılar, ilk yaratılıştaki inançlarını kaybettiler ve coğrafik yerleşimin de etkileriyle hayat tarzları değişti. İlk yaratılıştaki itikatları temiz,bulanık olmayan bir tevhid temeli üzerine kuruluydu. Ancak bozulma nedeniyle Cenab-ı Hak (c.c.) H.z. Adem (a.s.)’den sonra insanları tekrar hakikate,tevhide döndürmek için peygamberler gönderdi. Sapıklık ve dalalete düşen toplumlar içinde, gönderilen peygamberlere itaat edende oldu düşman olanlar da oldu.İman noktasındaki farklılıklar insanları birbirine düşman etti. İnsanlar din ve yaşayış tarzlarının etkisiyle ırk,ırk kavim,kavim ayrıldılar ve her toplum kendi ırkının, kendi dininin üstünlüğü uğrunda bir diğerini katlederek her türlü hakkına tecavüz etti.

Dünya üzerinde hak olsun batıl olsun her dinin mensuplarınca hak ve diğerlerinin sapık kabul edilmesi doğaldır. Ancak hak ile batıl arasında ki farklar onları birbirinden ayırır. Hak insanlara adaleti,sevgiyi, hoşgörüyü, güveni kadının iffetini ve insani haklarını kazandırır. Batıl ise hep adaletsizlik, despotluk, zulüm, katliam,işkence,insanları kul köle yapma,insanın her türlü hakkına tecavüz ve acıların kaynağı olmuştur.

Gönderilen her peygamber hak ile gelmiş ve insanları başkalarına kulluktan, kölelikten, esaretten, ezilmişlikten kurtarmış ve insanlara her türlü hakkını tekrar kazandırmaya çalışmıştır. Peygamberler Allah (c.c.)’ın insanlara rahmetinin en büyük tezahürüdür. Ancak bozulan din yapısı onu asıl hedefinden uzaklaştırmış ve tahribata uğrayan din içinde yeni bir iman yapısı meydana gelmiştir.İnsanların hevâ ve hevesleri doğrultusunda uydurulan bu yapı içinde kendileri dışındakilerin kanını helal saymak, katletmek, tecavüz etmek, kendi inancını zorla başkalarına kabul ettirmek hakmış gibi kabul edilmiştir. Bu tahribata uğramış din mensupları, kendi ırkının üstünlüğünü savunanlar,sapık teşkilatlar ve şeytanın uşakları insanlığı kana bulamışlardır. Canilikleri ufacık günahsız bir yavruya dahi acımalarını engellemektedir. Bunu yapanlar bırakın insan haklarını, insan olmayı, taş dahi olamazlar. Çünkü ayette buyrulduğu gibi; öyle taşlar vardır ki, Allah korkusundan yuvarlanırlar.

En son din İslam ve en son peygamber H.z. Muhammed (s.a.v.)’dir. Bundan önceki bütün tahrip olmuş dinlerin hükmü ortadan kalkmıştır.İslam insana insan muamelesi yapan, ona değer kazandıran bütün güzellikleri,toplumun huzurunu sağlayan bütün faktörleri bünye-sinde barındıran bir dindir.İnsanın yapısını en iyi Allah (c.c.) bilir ve insan oğlunun dünya ve ahiret huzurunu kazanması için nelerin gerektiğini peygamberleri vasıtasıyla bildirmiştir. Geçmişten günümüze insanlar onun emrettiği,onun huzuruna, mutluluğuna sebep olacak ilahî hayat tarzını nefislerine uyarak hep reddetmiştir.

İslam’ın dünyaya hakim olduğu dönemlerde insanlık huzur yüzü görmüş,özgürleşerek başkalarına kulluk etmekten kurtulmuş ve insani değerlerini tekrar kazanmıştır.Ancak bugün birileri çıkmış Müslümanlara özgürlük,adalet ve insan hakları dersi vermeye kalkmaktadır. Dünya üzerinde ne kadar zulüm,işkence ve acı varsa arkasında mutlaka küfür vardır.Allah’a isyan vardır.Dünya üzerinde egemenliği ele geçiren zalimler sanki bütün katliam, zulüm, tecavüz ve acıların sebebi onlar değilmiş gibi birde çıkmış insan haklarından,demokrasiden dem vuruyorlar.Dünya coğrafyası üzerinde zulüm olan yerlere bakın kimin zalim,kimin de mazlum olduğunu gayet açık bir şekilde görürsünüz.

Bir insanın yüreğinin kaldıramayacağı, tahammül sınırlarının ötesine geçirilen ve insan olmaktan dahi utanılacak acıların resimlerinden sadece bir kaçını gördüğünüz bu resimler insan haklarında Müslümanlara ders verenlerin meydana getirdiği dayanılmaz acıların resmidir.

Müslümanlara yobaz, gerici diyenler Müslümanlar diğer insanların yaşayışına,hayat tarzına, giyim kuşamına ve fikri yapısına müdahale etmediği halde bu fikre nasıl kapılabiliyorlar. Oysa onlar Müslümanların her şeyine,en temel insani haklarına karışıyor.Yoksa insan hakları sadece sizin için mi var ? Siz önce kendiniz insan olmayı öğrenin de ondan sonra insan haklarında bahsedin.

İşte bu kafa yapısının insan hakları anlayışı bu; kendilerine özgürlük, güllük,gülistanlık, her türlü nimetten faydalanma,başkalarının hayatına müdahale hakkı. Müslümanlara ise zorbalık ve kominizim baskısı altında yaşama hakkı. Bu mu insan hakları ?

 

 

 

Mus’ab KÖYLÜOĞLU

musab@rahmet.org


____________________________________________________________________________
İnternete yüksek hızla bağlanmak isteyenler için en etkin çözüm : Mynet Erişim ADSL

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  [islami-hassasiyet] ACILARIN BÜYÜĞÜ YAŞANIYOR
ACILARIN BÜYÜĞÜ YAŞANIYOR
2005-01-01

 

 

            Ey Hıristiyanlar… Ey Yahudiler… Ey küffarın küllüsü…

            İnsanlıkla zerre kadar alakası olmayan, hatta ve hatta taş kadar dahi yüreği olmayan insana benzeyen canavarlar. Sizin dünyanız nasıl bir dünya, vicdanınız nasıl bir vicdan, siz nasıl bir yaratıksınız. Sizinde anneniz, kardeşiniz evladınız yok mu? Kendinizi ne olarak tanımlıyorsunuz?

Şurası bir geçek ki; siz insan değil ancak vahşi sırtlanlar topluluğusunuz.

    İmanınız nasıl bir iman? Dininiz nasıl bir din? Sevginiz, acımanız, gülmeniz ağlamanız ne zaman ve kimlere tezahür eder? Cennetiniz, cehenneminiz nasıl kazanılır?

    Acılar üstüne kurduğunuz dünyanız size ne kadar cennet olabilir. Size bunca canavarlıklarınıza karşılık olarak, bunca acımasız, despot ve caniliklerinize karşılık olarak size bir gün hesap sorulacak ve siz cennete gideceksiniz öyle mi? Bütün bu vahşiliklerinizi dininiz mi emrediyor? Yok dinsiz iseniz bilmem ne bela inancınız mı emrediyor?

       Söyleyin ey vahşiler! Söyleyin ey kana susamış sırtlanlar!

       İslam yeryüzüne geldiğinden beri sizin yaptığınız caniliklerin hangisini yaptı? Hangi çocuğu, hangi yaşlıyı, hangi biçareyi katletti? Hangi zavallı kadına tecavüz etti? Hangi toplumu yok etti?

İnsana insan olmayı, despot sahte ilahlara boyun eğmemeyi, bir insanı öldürmeyi tüm mahlukatı yok etmek saymayı, bırakın bir insanı bir ağacı dahi kesmemeyi, kimsenin hakkını yememeyi, anne babaya bir öf bile dememeyi, fakir insanlara, yetimlere, öksüzlere sahip çıkmayı emreden bir dine ve bu dinin mensuplarına bu kadar kininizin sebebi nedir?

Katlettiğiniz kardeşlerimizin, tecavüz ettiğiniz bacılarımızın yürek parçalayan feryatları karşısında inancınızın hangi emrine dayanıyorsunuz? Siz hiç duydunuz mu dünya yaratılalı beri kötülüğü emreden bir din bir peygamber gelmiş midir?

Siz bu feryatları duyamazsınız. Siz bu acıları hissedemezsiniz.

Dünyanın savaş, huzursuzluk, fakirlik, açlık ve canavarlık sebebi olan zavallılar! Tahrip olmuş din ve inanç dünyanızda bunlara da yer buluyor musunuz?

Ey zalimler şunu bilin ki bir gün Allah’ın vâdi gerçekleşecek ve sizi de köpeklerinizi de, başımıza diktiğiniz uşaklarınızı da acı bir son olan cehennem bekliyor.

وَلا تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فيهِ الْاَبْصَارُ

“Ve Allah Teâlâ'yı zalimlerin yaptıkları şeylerden gâfil sanma. Onları kendisinde gözlerin korkudan dışarı fırlayacağı bir gün için tehir eder.” İbrahim 14/42

Şu anda kudurmuş Amerikan ve İngiliz sırtlanlarının saldırısına uğrayan kardeşlerimizin, bacılarımızın yardımına koşamayan biz Müslümanlar hadiseye bakın;

Dr. Susan Blocks Irak’ta İşgalden bu yana 4000 Irak’lı kadının tecavüze uğradığını, 40 ila 50 yaşlarındaki bir çok köylü kadının da Amerikalı askerlerin cinsel fantezilerinin malzemesi olarak kullanıldığını ifade etmektedir.

Amerika’nın aşağılık sırtlanları kadın ve kızları yerlerde sürükleye sürükleye çığlıklarına, feryatlarına, yalvarmalarına aldırmadan götürdükleri birliklerinde, tüm sırtlanlar günlerce, haftalarca tecavüzlerine devam etmektedirler.

Samarralı bir Müslüman şöyle anlatıyor:

“…Amerikalı askerler Ramazan ayından iki hafta önce Samarra’ya musallat oldular. Bir pazar günü en az 20 tane zırhlı araç 7 kamyon ve helikopterlerle geldiler. Helikopterler şehrin üstünde tur atarlarken, bazı evlere arama yapma bahanesiyle girdiler. Önce erkekleri alıp götürdüler. Daha sonrada 15-20 yaşlarındaki 30 kızı topladılar, kamyonlara atarak götürdüler. Çarşamba günü kızları kamyoncular getirdiler. Halleri perişan, dilleri perişan, üst başları perişandı. Hepsi sanki 15-20 yaşlarında değil, 40-50 yaşlarındaymış gibi görünüyorlardı. O gece bu kızların on ikisi intihar etti.”

Samarralı Müslüman kardeşlerimiz kızlardan duyduklarını şöyle özetliyor:

“Askerler tarafından üslerine götürülen kızlara önce parfüm ve kolonya sürülmüş. En küçük yaştaki kızı üst rütbeli subaya sunmuşlar. Rütbe sırasına göre kızları aralarında paylaşmışlar. Sonra da bütün askerler. Bu durum Çarşamba günü sabahına kadar sürmüş. Kızların tertemiz vücudunu kirleten sapık katiller, onları evlerine gönderirken de ellerine 10’ar dolar tutuşturmuşlar…”

Ve Amerikalı köpekler şöyle diyorlarmış:

“Eğer bir hafta içinde (…) bakire kız hazır etmezseniz ve bunları anlatırsanız yada kızlarınızı kaçırırsanız hepinizi öldürür, evlerinizi de başlarınıza yıkarız.”

Allah’ım bu acılara yürek dayanır mı?

Allah’ım bizleri gafletten uyandır!

Allah’ım onları Kahhar isminle kahreyle!

Allah’ım biz Müslümanlar sadece seyrettik, sadece ağladık, televizyonlarımızın karşısında film gibi seyrettik.

Allah’ım vallâhi sana hesap veremeyiz.

وَمَالَكُمْ لاتُقَاتِلُونَ فى سَبيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اَخْرِجْنَا مِنْ هذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصيرًا

Size ne oluyor ki Allah yolunda ve çaresizlik içinde bırakılan: "Ey büyük Rabbimiz! Ahalisi zalim olan şu memleketten bizi kurtarıp çıkar. Tarafından bir sahip gönder, katından bir yardımcı yolla!" diye yalvarıp yakaran bir kısım erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda düşmanla çarpışmıyorsunuz?” Nisa 4/75

Ey bacılarımız! Ey kardeşlerimiz feryatlarınızı duymadık çünkü buna canlarımız, evlatlarımız, mallarımız, kesada uğramasından korktuğumuz işimiz engel oldu. Zavallı alimlerimiz abdestin alınış şekli ve yeşili koru haftası gibi önemli mevzularla uğraştığı için, dinler arası hoşgörü toplantıları gibi önemli işlerle meşgul oldukları için sizi duymaya, acılarınızı dindirmeye, yaralarınızı sarmaya vakit bulamadı.

11 Eylül gibi yalan bir saldırıdan hemen sonra neredeyse televizyonlarda arkası arkasına çıkıp, İslam’da terör yoktur, bu vahşettir diye açıklama yapan ahmak alim bozuntuları sizin şu feryatlarınız karşısında çıkıp ta bir kelime konuşamıyorlar. Sizi acılara boğan bu cânilerin din adamlarıyla buluşup, onları alkışlayıp dinler arası hoş görü toplantıları düzenliyorlar. Sizin bu acılarınız bile bu ahmakların içini sızlatıp ta böyle saçmalıklara ve kerizliklere bulaşmalarına engel olmuyor.

İki Milyarlık İslam âlemi olarak hiçbir şey yapamadık. Bizi affedin!

Mus’ab KÖYLÜOĞLU


____________________________________________________________________________
İnternete yüksek hızla bağlanmak isteyenler için en etkin çözüm : Mynet Erişim ADSL

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  [islami-hassasiyet] Osmanl� Ordusunun G�
Osmanlý Ordusunun Gücü                                                    

 
Bir Avrupalý elçi, Macaristan ovalarýnda Cuma molasý veren Osmanlý askerlerinin        haþyet içinde cuma namazý kýlmasýný seyrettikten sonra hayretler içinde kalýp:          
"Muntazam saflar halinde dizilen 50 bin kiþi, imamýn bir nidasý ile el baðlýyor ve durup bir tek vücût haline geliyorlar. Sonra yine bir tek nida ile 50 bin kiþi birden Allah'ýn       huzurunda secdeye kapanýyorlar. Böyle dev bir kitle karþýsýnda periþan hýristiyan        ordularý nasýl tutunabilir?" diye düþüncelerini ifade etmiþtir.                                       
(Ersöz, Ahmet; Eðitimde Depremli Yýllar, Ýst./1993, s. 70)                                                                              

__________________________________________________
Do You Yahoo!?
Tired of spam? Yahoo! Mail has the best spam protection around
http://mail.yahoo.com
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  [islami-hassasiyet] AİTNE-2,En adi silahtır.Yahudiler kullanır,ABD imal eder
veya Yahudiler imal eder,ABD,kullanır.

FİTNE-2

NİSA suresi 91. ayet):

 

سَتَجِدُونَ آخَرِينَ يُرِيدُونَ أَن يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُواْ قَوْمَهُمْ كُلَّ مَا رُدُّوَاْ إِلَى الْفِتْنِةِ أُرْكِسُواْ فِيِهَا فَإِن لَّمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُواْ إِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّوَاْ أَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثِقِفْتُمُوهُمْ وَأُوْلَـئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُّبِينًا

 

Hem sizden hem de kendi toplumlarından emin olmak isteyen başkalarını da bulacaksınız. Bunlar her ne zaman fitneye götürülseler ona baş aşağı dalarlar (daldırılırlar). Eğer sizden uzak durmaz, sulh teklif etmez ve ellerini çekmezlerse onları yakalayın, rastladığınız yerde öldürün. İşte onlar üzerine sizin için apaçık yetki verdik.

NOT:

Müslüman hıristiyan ve Yahudileri öldürmek için Allah’dan izin almıştır.

 

(MÂİDE suresi 41. ayet):

 

يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ لاَ يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذِينَ قَالُواْ آمَنَّا بِأَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِن قُلُوبُهُمْ وَمِنَ الَّذِينَ هِادُواْ سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ آخَرِينَ لَمْ يَأْتُوكَ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِن بَعْدِ مَوَاضِعِهِ يَقُولُونَ إِنْ أُوتِيتُمْ هَـذَا فَخُذُوهُ وَإِن لَّمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواْ وَمَن يُرِدِ اللّهُ فِتْنَتَهُ فَلَن تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّهِ شَيْئًا أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ لَمْ يُرِدِ اللّهُ أَن يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle "inandık" diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. "Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!" derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır.

NOT:

Sanki bugünkü bizim halimizi zikrediyor.İnnadık diyoruz,ama inanmıyoruz.

Biz hergün kelimeleri değiştiriyoruz,kendimize göre fetva buluyoruz,



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  [islami-hassasiyet] Irak savaşı dinmek bilmiyor.

Irak savaşı dinmek bilmiyor.

Haçlılar,orta doğuya hakim olabilmek için,birleştiler,karar aldılar,ırak ile yola çıktılar,ilk işleri Fitnelik oldu,,onun içindirki dinimizin emriyle,fitnelik,,en büyük cinayettir.

Birnci ırak savaşında,muvaffak olamayan haçlılar,ırakı,ikiye hatta üçe bölmek için faaliyetlerde bulundular,ve muvaffakta oldular,Halbuki,bir millete tefrika girmeden onu top sindiremez.

Irak’a müdahaleye başladıkları zaman,ırak askeri mermi atmadan teslim oldu,,ve silahları elinden alındı,askerler tasviye edildi,Şu anda ırakta,ırak askeri yoktur,sadece sivil halk vardır,,fırsat zalim haçlıların elinde olduğundan,yakıp yıkıyor,ırza tecavüz ediyor,ve maddi varlığınıda talan ediyor,petrolünüde alıp gidiyor.

Peşmerge ile ittifak halinde olan,haçlılar,kürt devletini kurdular,geri kalan kısmını bölüp zayıf düşürüp,iç savaşı oluşturmaya çalışıyorlar.

Peşmergeler,hazırlıklıdır,iç savaş olursa,kendi sınırlarını kapatıp,rahatça seyredecekler,ve gerekirse,ABD,ye yardımlarına devam edecekler,peki sonrası nasıl olacak,gün gelecek ABD çekilecek,,bu sefer iç savaş devam edecek,bu sefer,haçlılar seyredecek,ve düşünecekler sıra kimde diye,iranmı?,suriyemi,,arabistanmı?,türkiyemi?,farketmez,biri olacaktır,buna haçlı seferi denir.

Allah yardımcısı olsun,saddam bu haliyle birlik olun diyor,ve saddamı arıyacaklardır.zaten bunların yıkılmaları,zenginliğin,azgınlığın ve islamdan ayrılmanın cezasıdır,acı bir tokattır.

Onun için hıristiyanın,malı,canı,helaldır,haçlıları düşman bilmek islamın emridir,dost bilmek ise,küfürdür.

Zalimde olsa Allah insanı devletsiz etmesin.

İslam birliği olmadıkça,müslümana huzur gelmez.islam analtmaktan ziyade yaşanmalıdır.



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  [islami-hassasiyet] G�n�n�z hay�rl� olsun...
Günün Ayet-i Kerimesi

MÜLK SURESÝ
12- Fakat daha görmeden Rablerinden korkanlar var ya,
iþte onlar için baðýþlanma ve büyük bir mükâfat vardýr.
 

 
Günün Hadis-i Þerifi

ALLAH Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kiþinin, yaþarken bir para sadaka vermesi,

ölürken yüz para sadaka vermesinden daha hayýrlýdýr."
Ebû Saîd radýyallahu anh. Ebû Dâvud.
 

 
Günün Duasý

Ya Rabbi, bildiðimiz-bilmediðimiz bütün iyilikleri ver, bildiðimiz-bilmediðimiz bütün kötülüklerden de koru! Ya Rabbi, her iþimizin sonunu güzel eyle, dünya sýkýntýlarýndan ve ahiret azabýndan bizi koru!
Âmîn... Âmîn... Âmîn...
 

 
Günün Sözü

"Ýlim üç þeydir: Zikreden dil, þükreden kalp, sabreden beden."
Þems-i Tebrizi

 


Yahoo! Mail
Use Photomail to share photos without annoying attachments.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

 
  [islami-hassasiyet] DÜNYA VE AHİRET SAADETİNİ İSTİYOR MUSUN?
 
 
DÜNYA VE AHİRET SAADETİNİ İSTİYOR MUSUN?
 
 
-A. Ziyauddin Gümüşhanevi Hazretlerinden Altın Nasihatler-
Ey İnsan !
• EĞER, sana yapacağım şu vasiyetlere kulak verir ve aynısını yaşarsan, dünyan ve ahiretin mesud olur. Çünkü bunlar güzel ahlakın en önemli hususlarındandır.
• Asla kafirlerden dost edinme, mü’minlerden de düşmanın olmasın.

• Dünyada sermayen takva olsun. Nefsini de ölülerden say.

• Allah’ı ve Resulullah’ı an ki, her türlü tehlikeden kurtulmuş olasın. “Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kadere ve hayır ile şerre inandım” de. Çünkü biz hiçbir peygamberi ayırmayız, hepsine iman ederiz. Mü’minler: “İşittik ve itaat ettik ve senden af dileriz, zira sana geleceğiz, Allah’ım!...” derler.

 
• EĞER, bu sayılanlara riayet edersen, Allah -celle ve ala- sana dört şey ihsan eder: Dördü dünyada, dördü de ahirette;

Dünyada verilecek olanlar:
1- Sözde doğruluk,
2- Amelde ihlas,
3- Rızıkta kanaat,
4- Kötülüklerden korunmak.

Ahirettekiler:
1- Büyük bir bağışlanma,
2- Hakka yaklaşma,
3- Me’va Cennet’ine girme,
4- Yüce makamlara ulaşma.

Ey İnsan !
• EĞER, “Sözünde doğruluk istersen, ‘innâ enzelnâhu’ (Kadir) Suresini okumaya devam et.
• EĞER, rızkının yağmur gibi helalinden gelmesini istersen, Felâk Suresini okumaya devam et. İnsanların şerrinden emin olmak istersen, ‘Kul eûzü bi Rabbinnâsi’ye (Nas Suresi) devam et.

• EĞER, bir iş yapmaya ve helal kazanmaya talip isen şu duayı oku: “Bismillâhirrahmânirrahîm, el-Melikül Hakkül Mübîn, ni’mel Mevla ve ni’men nasîr.” Yasin Suresi ile Vakıa Suresini de oku. Rızkın yağmur gibi sana gelir.

• EĞER, her sıkıntının önlenmesini ister ve her darlığını yok etmek istersen istiğfara (esteğfirullah) devam et, günde en az yüz defa istiğfar et…

• EĞER,binlerce dertten kurtulmak istersen “Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim’ diye zikret.

• EĞER, sana gelen musibeti kaldırmak istersen, sık sık “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi raciûn” ayetini oku.

• EĞER, huşu istersen, fuzuli bakışlarını terk et. Eğer hikmete kavuşmayı isteyensen, fuzuli konuşmayı terk et.

• EĞER, ibadetin tadını almak istersen, gündüz oruç tut ve geceleyin ibadet et. Eğer nefsinin ayıplarını kapatmak istersen, insanların ayıplarını aramaktan vazgeç.

• EĞER, Allah korkusunu yaşamak istersen, vesveseyi bırak. Her kötülükten korunmak istersen, kötü zan yapmaktan vazgeç.

• EĞER, kalbinin işlediğin günahlardan dolayı öldürülmesini istemezsen, günde 40 defa “Ya Hayyu, yâ Kayyûm, Lâ ilâhe illâ ente Subhaneke inni kuntü minezzalimin “duasını oku.

• EĞER, kıyamette Peygamber Efendimizi görmek istiyorsan, ‘Kuvvirat, İnfitar ve İnşikak’ surelerini okumaya devam et.

• EĞER, kıyamette yüzünün aydınlık olmasını istersen, gece namazlarına devam et.

• EĞER, kıyamette susuzluktan kurtulmak istersen, oruca devam et. Kabir azabından kurtulmak istersen, pisliklerden sakın ve haram yemekten kaçın.

• İnsanların en zengini olmak istersen, kanaat ehli ol.
• İnsanların en ağabeyi olmak istersen, Resulullah’ın sünnetlerine yapış. Allah’ın taksimine razı ol ki, insanların en zengini olasın. İnsanları sev ki Müslüman olasın. Çok fazla gülme, çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.

 
Ey Müslüman Kardeşim!
• EĞER, iyi Müslümanlardan olmak istersen, Allah’ı görür gibi ibadet edeceksin, her ne kadar sen onu görmesen de O seni görmektedir.

• EĞER, imanın olgunlaştırmak istersen, ahlakını güzelleştireceksin.
Allah’ın sevgisini kazanmak istersen, insanların işlerini göreceksin.

• EĞER, alnın açık Allah’a kavuşmak istersen cenabetlikten yıkanacaksın.

Kardeşim!
• EĞER, Kıyamet gününde nurlanmak istersen, hiç kimseye zulmetmeyeceksin.

• İnsanların en kuvvetlisi olmak istersen, Allah’a güveneceksin.

• Allah’ın gazabından emin olmak istersen, Allah’ın kullarına buğz etmeyeceksin.

• EĞER, duanın kabulünü istersen, faizi ve haram yemeyi bırakacaksın.

• Kıyamete rezil rüsvay olmayım dersen, şehvet ahlaklarını terk edeceksin.

• Büyük günahlardan korunmak istersen, çirkin ahlaklardan vazgeçeceksin.

• EĞER, Allah’ın gazabından kurtulmak istersen, sadakayı gizli vereceksin, sıla-i rahmi ihmal etmeyeceksin ve akrabanı yoklayacaksın.

• EĞER, kalbinin din üzerinde sabit kalmasını istersen, şu duaya devam et.

“Allahumme sebbit kalbî alâ dinike” (Ya Rab, kalbimi dinin üzerine sabit kıl.)
DERL: MURAT ARSLAN

____________________________________________________________________________
İnternete yüksek hızla bağlanmak isteyenler için en etkin çözüm : Mynet Erişim ADSL

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  [islami-hassasiyet] ÖLÜM: DOSTA ULAŞMAYA VESİLE…
ÖLÜM: DOSTA ULAŞMAYA VESİLE…
 
 

“Madem ki insansın, mademki duyuyor, düşünüyor ve seziyorsun,
öyleyse büyük hakikati bulmak için gönlünü ve idrakini yoracaksın.”


***

* Kardeşlerim! Kendime ve sizlere tavsiyem şudur; bu dünyaya bir defa geldik. Öldükten sonra bir daha gelmeyeceğiz. Zaman azdır. Bütün azalarımızı seferber yapmak suretiyle, yani Allah-u Zülcelal azalarımızı, hangi işi yaparak rızasını kazanmak için yaratmışsa onları o işte kullanarak, Rabbimizin rızasını kazanmaya çalışalım.
Şunu unutmamamız lâzımdır ki, bu dünya hayatı gelip geçicidir. Çok kısa bir zamandır. Ahiret ise ebedül ebettir… Onun için Allah-u Zülcelâl'in emir ve nehiylerini unutmayalım. Allah-u Zülcelâl'in bizlere emrettiklerinden vazgeçmeyelim.
* Eğer tövbesiz olarak, gafletle dünyadan ayrılıp ahirete gidersek, halimiz çok perişan olur. Onun için tek çaremiz; Allah-u Zülcelâl'in merhamet kapısına varmak, tövbe etmek ve devamlı olarak ağlamaktır. Çünkü ağlamak, insanı cehennem ateşinden muhafaza edecek bir durumdur.
* Bizden öncekilere bakıp ibret almamız gerekiyor. Onlar da aynen bizim gibi dünyada kaldılar. Belki bizden daha zengin oldular ve belki de bizden de daha uzun yaşadılar. Fakat bakınız, gittiler. Onlardan kimse kalmadı geriye...
Bugün kaçırılan fırsatın pişmanlığı kefene sarıldıktan, toprağın altına girdikten sonra fayda vermez.
Seyda Muhammed Konyevi (ks)

***
 
* Dünya hayatı ebedi değildir, boştur. Dünya hayatı göçebelerin hayatına benzer. İnsanın ömrü, malı, evladı, gençliği, akrabası, hepsi geri alınmak üzere verilmiş bir emanettir.
* Elinizdeki malınızdan yanınızda hiçbir şey kalmayacak. Onun için insan dünya malına fazla kıymet vermemeli, dünyayı daima arkaya atıp ahireti önüne almalı, insanın gözü hep ahirette, Allah-u Teala'nın hoşnutluğunu kazanacak salih amellerde olmalıdır.
* İnsan, nasıl dünya hayatında muhtaç ve perişan olmak istemiyorsa, ahiret için de aynı şeyi istemeli, Allah-u Teala'nın emirlerine uymalıdır. Şayet uymasa, öldüğü vakit, Allah-u Te’ala ona azap eder, kabir azabı çeker.
Seyyid Muhammed Raşid Hz.


***
* İnsanın kalbi daima Allah-u Teala’ya bağlı olmalı, Allah-u Te’ala insanın aklından, fikrinden hiç çıkmamalı. İnsanın kalbi hem mahzun olmalı, hem de Rabbine yalvarış içinde bulunmalı. Kişi ne kadar mahzun, ne kadar nefsinden ve benliğinden uzaklaşmışsa, Allah-u Te’ala’nın yanında o kadar makbul ve yüksektir.
* Bir padişahın huzurunda başkasına iltifat hayasızlık olduğu gibi Allah-u Teala’nın huzurunda da başkasına iltifat hayasızlıktır. Yani, emri olmadığı yerlere göz gezdirmek, yahud kulak vermek, yada el uzatmak hayasızlıktır.
Gavs Abdulhakim El- Hüseyni Hz.
***
* Kardeş! Zaman fırsatı, bir ganimettir. Kişi sıhhatini ve boş vaktini kendine bir ganimet olarak bilmelidir. Öyleyse ömrünü faydasız şeylere harcaması uygun değildir. Belki hepsinin Allah'ın (celle ve âlâ) rızasının olduğu şeylerde sarf edilmesi, beş vakit namazın cemâatle edâ edilmesi, teheccüd namazının terk edilmemesi, seher vakitlerinde istiğfarın kaçırılmaması, tavşan uykusuna benzer uyku ile ibâdet yapmaktan geri kalınmaması, hazır dünya nimetlerinin lezzetiyle aldanılmaması, ölüm ile âhiret ahvalinin anılıp göz önünde bulundurulması gereklidir. Hatta vakitlerin devamlı olarak ilâhi zikirde sarf edilmesi vâcibdir.
Parlak İslâm dinine uygun olan her şey, alış veriş de olsa, kişiden vaki olan bütün ameller zikir sayılır. Öyle ise, bütün yapılan işlerin zikir olması için bütün davranışlarda dinin ahkâmına riâyet edilmesi gereklidir. Şüphesiz zikir, gafleti kovmaktan ibarettir. Bütün fiillerde Allah'ın emir ve nehiylerine riâyet edildiğinde, gafletin etkisinden kurtuluş mümkün olup Allah-u Teâla’yı devamlı zikrin sevabı hasıl olur.
Ş. Ahmed el Haznevi Hz.

***

* Eğer dünya, ahiret için bir mezra olmasaydı, çirkin şeylerin en çirkini, rezillerin en rezili ve Allah’tan uzaklaşmaya, insanı ahirette faydadan mahrum etmeye, akıl sahibi olanların nezdinde, kıymetli olmayan bir evde insanın utançtan baş eğmesine sebep olan olurdu. Nitekim Fahr-i Kâinat (onun ve ona tabi olanların üzerine salât-u selâm olsun) buyurdular ki: “Dünya ( ahirette) evi olmayan kimselerin evidir. Malı olmayanların malıdır. Aklı olmayan kimse onu toplar.”
* “Her canlı ölümü tadacaktır.” ve “Ölüm için doğmuşlardır ( sonları ölümdür)” sözleri malumdur. Allah’a yaklaşmaya ehil olup, hayatında ölümden sonraki duruma çalışana ne mutlu. Gerçekten dünyada Allah’a aşık olanların, onunla kendilerini teselli ettikleri şey ölümdür. Ölüm, dostun dostuna kavuşması için bir vesile edinilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de: “Kim Allah’a kavuşmayı arzu ederse, şüphesiz ki Allah’ın tayin ettiği vakit gelecektir.” buyurulmuştur.
Muhammed Diyauddin Hz.

Münacat-ı Bediüzzaman (kaddesallahu sırrahu)

Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Bizi zeval ve teb’îd ile tâzip etme. Sana müştak ve müteşekkir şu mûti râiyetini başıboş bırakıp idam etme.

Ya Rab! Kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. (Amin.)
GÜLİSTAN ARAŞTIRMA SERVİSİ

____________________________________________________________________________
İnternete yüksek hızla bağlanmak isteyenler için en etkin çözüm : Mynet Erişim ADSL

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 
  [islami-hassasiyet] Veliler ve Velayet

Veli; dost, sevgili, ermiş gibi mânâlara gelir. “Evliyâullah” Allah-u Teâlâ’ya dost olanlardır.

Velâyet ise; Allah-u Teâlâ’nın kulunu, kulun Mevlâ’sını dost edinmesi, Hâlik ile mahlûk arasındaki karşılıklı sevgi ve dostluk demektir. Kulun Hakk’ta fâni olup O’nunla bekâ bulmasından ibarettir.

Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“Allah müminlerin dostudur.”
 (Âl-i imran: 68)

Allah-u Teâlâ’nın kuluna yakınlığı dünyada ona lütfedeceği mârifeti ile, ahirette de rıdvan ile vukua gelir. İlim ve kudretiyle yakınlığı bütün insanlara şâmildir, ünsiyeti ile yakınlığı ise velilere hastır.

Saîd bin Cübeyr -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize evliyâullahın kimler olduğu sorulduğunda şöyle buyurmuştur:

“Onlar öyle kimselerdir ki görüldüklerinde Allah zikrolunur, onları gören Allah’ı hatırlar.” (Câmiüs-sağîr)

Bu Hadis-i şerif’e göre Allah dostlarının sîret ve halleri Allah-u Teâlâ’yı akla getirir. Çünkü onlarda edep, hayâ, huzur, huşu ve tevâzu alâmetleri dikkati çeker.

“Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır.” (Fetih: 29)

Âyet-i kerime’si bu hususa işaret eder.

Onlarla bulunan, sohbetlerinden istifade eden, öğüt ve irşadları istikametinde Allah-u Teâlâ’ya kulluk vazifelerini ifâya çalışan kimseler, bu Hadis-i şerif’in sırrını onlarda açıkça görürler.

Amr bin Cemuh -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i kudsî’de ise Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Kullarımdan benim velilerim ve halkımdan sevdiklerim o kimselerdir ki, benim zikrimle zikrolunur ve zikirleri ile ben zikrolunurum.”
(Râmuz el-Ehâdis)

Yüzyirmidörtbin peygambere mukabil her asırda yüzyirmidörtbin veli bulunur.

Allah-u Teâlâ veli kulları hakkında:

“İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar.” buyuruyor. (Yunus: 62)

Allah korkusu her korkuyu silmiş olduğu için başka korku kalmamıştır. İlerisi daha güzel olduğu için de geçmiş ile ilgili hüzün yoktur, müjdeler vardır.

“Onlar iman edip takvâya ermiş olanlardır.” (Yunus: 63)

Velâyet nurları üzerlerine akseder durur. Tam bir iman ile ilâhî emirleri ve hükümleri ifâya devam ederler. Her türlü haram ve şüpheli şeylerden sakınırlar.

“Dünyâ hayatında da âhirette de onlar için müjdeler vardır.” (Yunus: 64)

Bu da onların hususiyetleridir. Allah-u Teâlâ’nın kendilerine karşılık olarak teveccühü ve ikramıdır. Dünyada da müjdelenmişlerdir, ahirette de müjdelenmişlerdir.

Dünyadaki müjde Allah-u Teâlâ’nın dostluğu ve onlara olan teveccühüdür. Bundan daha büyük müjde olur mu?

Onlar ahirette de O’nunla olacaklardır.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlar:

“Cennetliklerin Allah katında en kıymetli olanları, Vech-i İlâhî’ye sabah ve akşam nazar ederler.” (Tirmizi: 2556)

Daha sonra şu Âyet-i kerime’leri okumuşlardır:

“Nice yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parlar, Rabblerine bakarlar.” (Kıyâmet: 22-23)

Bunlar mukarreblerdir ve Adn cennetinin ehlidirler.

“Allah’ın verdiği sözlerde aslâ değişme yoktur.” (Yunus: 64)

O’nun verilmiş hükmünü kaldıracak hiçbir kuvvet yoktur, olması ihtimali de mevcut değildir. Elbette ki ilâhî vaad tamamen gerçekleşecektir.

“Bu en büyük saâdetin tâ kendisidir.” (Yunus: 64)

Evliyâullahın dünyada ve âhirette müjdelenmiş olmaları öyle bir ihsan-ı ilâhîdir ki, bunun fevkinde bir nimet tasavvur edilemez.

Çünkü onlar peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, sâlihlerle beraber bulunurlar. En büyük saâdet ise; Allah-u Teâlâ’nın cemâl-i bâkemâli ile müşerref olurlar. İşte bundan daha büyük saâdet olamaz.

Velâyet; “Bâtınî” ve “Zâhirî” olmak üzere ikiye ayrılır.

Bâtınî velâyet, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin velâyetidir. Zâhirî velâyet ise beşeriyetin mazhariyetine göredir. Bir kısmı umumî olup, buna “Velâyet-i amme” adı verilir. Bütün enbiyânın, evliyânın ve tevhid ehlinin velâyetidir. Hususi olana ise “Velâyet-i hassa” denir. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize ve onda fâni olan kutuplara mahsustur.

Bir velâyet hangi mertebede vâki oluyorsa, o mertebeye göre isim alır. O mertebe ve makamlardan süzülen bir veli ise o nisbette Hakk’a tekarrüb eder.

____________________________________________________________________________
İnternete yüksek hızla bağlanmak isteyenler için en etkin çözüm : Mynet Erişim ADSL

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "islami-hassasiyet" group.
To post to this group, send email to islami-hassasiyet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to islami-hassasiyet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/islami-hassasiyet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
 

ARCHIVES
Kasım 2005 / Aralık 2005 / Ocak 2006 / Şubat 2006 / Mart 2006 / Nisan 2006 / Mayıs 2006 / Haziran 2006 /


Powered by Blogger